İnatçı Tutum Yaratıcı Cesareti Beraberinde Getirir! – Nazlı Ayça Özkarahan

Geçen gün sosyal medyada “yazar dediğin kimdir?” sorusuna karşılık bir yazı yazdım. Hiç beklemediğim kadar ilgi çekti, sorular geldi. Soruların bazıları yazdıklarımı nasıl paylaşmaya karar verdiğim çerçevesindeydi. Önce tümüne cevap vermeye çalıştım; nihayetinde yeni olduğum bir mecrada bana soru sorulmuştu ve bir eğitmen kimliğim vardı, merakı cevapsız bırakmak olmazdı. Sonra ben bunları bir blog yazısı yapayım dedim. Ve işte bu satırları yazmaya başladım. 

Evet, kendimi bildim bileli yazan bir insanım ve okumayı öğrendiğimden beri yazar olma hayalim var. Öyle Ursula K. Le Guin gibi, “Ben zaten hep yazardım,” diyemiyorum, belki bir yirmi yıl sonra o özgüvene kavuşurum. Yazı yazmak benim için meditatif bir olay, iş hayatının koşturmacasından kopup, sonuçtan çok sürece odaklandığım bir eylem. 

Yıllar önce eşimle çalışma odasını temizlemeye niyetlendiğimiz bir gün, her taraftan çıkan yazılarım üzerine beni teşvik etmesiyle Yazıevi’nin yolunu buldum. Yeni kitabı çıkmış bir arkadaşımın söyleşisi vardı, o kadar çekiniyordum ki kırk defa gitmeye ve bir o kadar da gitmemeye karar verdim. Sonunda yola çıkmaya niyetlendiğimde geç kalacağım kesindi. Telefon açtım (demek illa bir davet bekliyormuşum), Yeşim Cimcoz çıktı ve sakinleştirici sesiyle, “Bekliyoruz gel lütfen,” dedi. Tanımadığım bir kadın beni yüreklendirmişti. O cesaretle yola çıktım, Fenerbahçe Kadıköy zaman zaman 7-8 dakikada birbirine kavuşur, o gün de öyle aktı yol. Baktım binanın hemen iki yanı da otopark daldım birine, beklediğimden de hızlı kendimi birinci katta; Yazıevi’nin kapısında buluverdim. Ev sahibim çok sıcaktı, ama içerisi de bir o kadar kalabalık, zar zor oturacak bir yer buldum. Yerime geçerken birine çarptım, birinin ayağına bastım, sanırım sırt çantam bir başkasının kucağına düştü. Konuşmayı yapan tanıdığımla gözgöze geldik, birden tedirginleştiğini hissettim. Ben de öyleydim, tanıdığım insanların karşısında birtakım sıfatları, yaftaları üzerimden atamaz, yük hisseder kendim olmayı beceremez daha da heyecanlanırdım. Bunu o tanıdığa yapmış olmak beni biraz huzursuz etti. O sırada Yeşim ilk kitabını anlatan yazarımıza, yazar olmakla ilgili bir soru sordu. Bankacı kimliği ile tanıyorum ya, kısa bir göz buluşması yaşadık, mahcubiyetini neredeyse ellerimle tutabilecektim. Birden kızardı ve “Yazar demeseniz kendimi kötü hissediyorum,” dedi. Yeşim her zamanki durum kurtarıcısı kimliği ile ortaya bir soru attı, “Yazar dediğimiz kişi kimdir ki?” Ben de mahcubiyeti körüklemiş kişi olarak bu kurtarıcı kimliğine sarıldım ve kendimi ortaya atarak “Yazma işiyle uğraşan herkes,” dedim. Ve ekledim; nihayetinde kelimenin içinde bilmem kaç tane kitap basmıştır, şu dergilerde yayımlanmıştır yok! Henüz söylediğimi benimseyecek kadar tartma zamanım olmamıştı ama bir yandan da kulağıma çok hoş gelmişti. Kapıdan çıkarken Yeşim, “Atölyelere gelsene,” dedi. Meğer yıllardır böyle bir davet bekliyormuşum anında, “Tamam bakacağım,” dedim. O zamanlar kızlarımdan biri 6 biri 4 yaşında, bir de çalışıyorum, nasıl olur derken, Yeşim benim gibi bir grup kadına birtakım çözümler buldu ve birlike yazmaya başladık. İlk defa birileriyle yazıyordum. İlk defa okumam istendi. Allahım eleştirilmekten ne kadar da korkuyordum. Grubumuz sıcacıktı ve ben büyüğünün elini tutup duvarın üzerinden atlayan bir çocuk gibi, ilk okumalarıma başladım. İşte bence ilk yayımlanmam atölyede bu dört kişinin arasında okumamdır. Evet doğru okudunuz, ilk kez okuyucunun karşısına çıkıyorsanız ki bu hayatımın bence en cesaret isteyen anlarından biriydi, bu bir yayım serüveninin başıdır. Sıra arkadaşlarınız editörleriniz olur, maksat iyi niyete güvenmek ve duyduklarınızı dikkate almak olsa da zaman zaman da inatçı bir tutum yaratıcı cesareti beraberinde getirir. Dolayısıyla kabul kadar itiraz da makbuldür ama duymak mecburiyettendir. 

Bir süre sonra yazdıklarımı sınıf arkadaşlarımın onaylarıyla dergilere göndermeye başladım. Bence dergilere öykü gönderirken önemli birkaç nokta var. 

Birincisi yazılarınızın olgunlaşmasına izin vermek, biraz demlendirmek, unutmak tekrar tekrar okumak. 

İkincisi göndereceğiniz dergiyi, yayını tanımak. Belli dergileri takibe almak, hem tarzlarına aşinalık geliştirmek hem de bir çok yeni yazar okuma şansı etmek için harika bir fırsat. 

Üçüncüsü bu işin fıtratında olan bir gerçek var, birileri sizi beğenirken birileri hiç beğenmeyecek. Bu gerçeği kabul etmek size normal hayat akışında da enteresan bir konfor sağlayacaktır. 

Haliyle ben bu süreçte bazı dergilerden ret alırken bazılarından onay aldım. Hatta sürekli yazmak üzere davet aldığım bile oldu. Mesela ilk teklifleri değerlendirme cesaretini gösteremedim, o da zamanla geldi. 

Demek dördüncü madde için kendimize zaman tanımak diyebiliriz. Nihayetinde süreci çok güzel bir eylemden bahsediyoruz. 

Beş; ilk gönderimlerinizde, kendini kanıtlamış keskin çizgileri olan, yılların dergilerindense daha amatör ruhla ilerleyen yayınları hatta fanzinleri denemenizi tavsiye ederim. Reddedildiğinizde mümkünse açık yüreklilikle sebebini öğrenip bunu kişiselleştirmeden bir gelişim hediyesi olarak almanızı arzu ederim. Fanzinler entersan mecralardır, okuyuları bu işe çok sadık tiplerdir. Onları ciddiye alın derim. 

Elbette, isminizi farklı dergilerde görmek de ayrı bir mutluluk verir. Ancak en önemli dergilerden kabul alsanız bile bu demek değildir ki, tamam oldunuz her dergi sizi kabul edecek! Kimi zaman tarzınız bir yayına hiç uymayabilir. Ve sizi defalarca reddetmişlerken bir bakarsınız başka bir yazarın her gönderdiğini kabul etmişler. 

Altı; sakın kişiselleştirip moralinizi bozmayın. (Ama yaratıcı gıpta devreye giriyorsa onu da geri çevirmeyin, iyi bir şeydir sizi kötü insan yapmaz!)

Bu yol, mis kokulu güllerle bezenmiş bir yol. Başınızı döndürecek kadar güzel ama bir o kadar da dikeni var. 

Yedi; sürece gönül vermek işin en önemli kısmı sanırım. 

Şu covid günlerindeyse belki biraz daha çok e-dergilere yönelmek çözüm olabilir, ya da sanal yazıevinde paketlerde yazdıklarınızı şahane editörlerimizin ve yazı dostlarınızın güzel yorumlarına sunmak iyi bir adım olabilir. 

Ha bu arada beni sorarsanız hala sürece aşık, devam ediyorum. Bir sonraki yazımda yayınevlerine dosya gönderimini anlatmayı planlıyorum… 

Sağlıkla kalın!

Nazlı Ayça Özkarahan

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
12 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Elmayı Isıran Havva 93 .
Active Member
19/05/2020 02:20

Çok çok beğendim Ayçacım. Adım adım yazar olma yolundaki bu yazın herkese ilham olacak Önerilerin çok kıymetli teşekkürler bu yazı için .

Öykü Tekşen
Noble Member
11/05/2020 00:32

Nasıl duru ve akan bir yazı olmuş. Böyle sarıldım sana, yazdıklarını okurken ve heybeme de koydum o dediklerinden (:

Seda Dagdelen
Active Member
07/05/2020 10:11

Ne güzel bir yazı olmuş .. Okurken senin ile kendi sürecimi de yaşadım. Yazıevi Kadıköy otoparkına arabayı park ettim, heyecanla kapıyı çaldığım ana kadar gittim . O loş ortamda, masa etrafında ki çalışmalarımızın heyecanı geldi kalbime… masa üstü atıştırmalar. Ellerine sağlık ..

Nazlı Ayça Özkarahan
Active Member
08/05/2020 21:59
Reply to  seda.dagdelen

Teşekkür ederim Sedoşum, ne değerli zamanlardı onlar ve ne güzel ki hala beraber yazıyoruz

Nur
Noble Member
Nur
06/05/2020 21:40

Ne güzel yazmışsın Ayça… zevkle okudum. Yazıevi’ ndeki ilk dersimi hatırladım. Nasıl gülümsedim. Anlattıkların ben de, kendiminkilerle harmanlandı. Teşekkürler hissettirdiklerin için.

Nazlı Ayça Özkarahan
Active Member
07/05/2020 00:22
Reply to  Nur Cengiz

Ne mutlu bana, teşekkür ederim o gülümseme için…

Gizem Ardıç
Noble Member
06/05/2020 20:07

Güzel kalemin nasıl da tatlı tatlı anlatmış 🙂 Yüreğine, kalemine sağlık…

Nazlı Ayça Özkarahan
Active Member
06/05/2020 20:49
Reply to  Gizem

Teşekküler Gizem’im. Ne değerli bu yorumlar.

Hülya Biyan
Trusted Member
06/05/2020 17:35

Sarıp sarmalandigimi hissettiğim, ilk yazieviyle nasıl bulustugumu düşündüğüm ve hissettiğim , kelimelerinin sıcaklığı için yuregine kalemine sağlık

Nazlı Ayça Özkarahan
Active Member
06/05/2020 20:48
Reply to  biyanhulya

Ne kadar mutlu ettin beni, bu sarılmalar insanı yolda tutuyor, iyi ki varsınız!

Şule Bölükoğlu
Active Member
05/05/2020 23:57

“Yazma işiyle uğraşan herkes” ten biri olmak hoşuma gitti. Bu metin tüm sanalyazı evi camiası için son derece değerli. Eline sağlık. Nazlı Ayça.

Nazlı Ayça Özkarahan
Active Member
06/05/2020 20:47
Reply to  Şule B.

Çok teşekkür ederim 🙂 birlikte olmak en değerlisi!

Yazmak istiyorsunuz ama bir türlü başlayamıyorsunuz, Başlasanız da sürdürmekte zorlanıyorsunuz, O zaman bu atölye tam size göre.
Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz