Biz Yazarlar Kulübü sakinleri…bizim yazıyla ilişkimiz nedir? Yazıyla ilişkimizi düşünüyorum çok bu aralar.. Bir sürü soru çıkarttım…sonra sadece bir kaç soru tuttum. Bu sorulara yanıt vermek bana iyi geldi, adlandırmak, tanımlamak, şu anda ilişkimizin nerede olduğunu dile getirmek yazar olarak ben kimim sorusuna bir parça olsun yanıt oldu.
Aslında bu yola başka düşüncelerle çıkmıştım. Sanal Yazı Evi’nin bu Yazarlar Kulübü odasına gelen, yazan, okuyan sizlerin sesini duyurmak istedim. Soruları size hazırlamıştım. Her hafta sosyal medya’da yazar olarak birini tanıtmak istiyorum. Öyle yola çıktım. Biz kendimize yazar diyoruz, demeliyiz çünkü… cevabının sizde olduğunu biliyordum. Yanıtı ben verebilirim, yıllardır yazan buna vakit ayıran herkes yazardır diyorum, tüm havalı itirazlara rağmen 🙂 Sesim yetmedi, yetmemeli de zaten. Burada bizim sesimiz var. Sizin sesiniz var. Onlar da duyulsun istedim.
Sonra her zaman yaptığım gibi soruları size vermeden önce kendim yanıtlayabiliyor muyum diye kontrol etmem gerekiyordu. Sonra işte burası doğdu. Bu sayfa. Yazarlar Kulübü odamızın bu köşesi…
Kendi yanıtlarımı önce sizlerle paylaşacağım bugün. Sizin yanıtlarınızı heyecanla bekliyorum. Bu sayfanın altındaki yorumlar bölümüne yanıtlarınızı yazabilirsiniz. Sizi sosyal medya’da tanıtmamı istemiyorsanız lütfen özellikle belirtin, yoksa onay verdiniz sayarım 🙂 Bir de öyle bir gün, poz vermezken, en doğal halinizle çekilmiş bir fotoğrafınızı ekleyin buraya.
Hazırsanız önce soruları yazıyorum. Sonra kendi yanıtlarımı altında paylaşacağım.
- Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın/
- Hayat sana 4 ders öğrettiyse ne olurdu onlar?
- Neden kendini ifade etmek için yazıyı seçtin?
- Yazıyla ilişkin nedir? Seviyor musunuz birbirinizi?
- Neyi anlatmak istiyorsun?
Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın/
Adım Yeşim Cimcoz. Öğretmenim desem olur mu bilmiyorum, çünkü tam da öğretmek değil yaptığım. Öğrettiğim şeyler var tabii ki, bildiklerimi aktarmayı seviyorum. Aktarmak için de ne yapmam gerektiğini öğrendim. Karşımdakinin olduğu yerde durup, oradan başlamayı biliyorum. Tekrar tekrar gittiğim yolu, onunla bir daha gitmeyi seviyorum. Bakmadığım yerlere onunla bakabiliyorum. Ona da benim gördüklerimi gösterebiliyorum. Bazen o yol benim için bittiğinde onun için bambaşka bir yol başlıyor. Ben o yola girmeyebiliyorum. Onun da benimle yürümeye artık ihtiyacı olmuyor. Onu izlemeye devam ediyorum ara ara ve bambaşka dünyaları onunla tanıyorum. Ama ben hep yola yeni çıkanları alıp tekrar aynı yolu yürümeye devam ediyorum. İşim bu sanırım. Bu yol da bir yazma yolu, bir kendini ifade etme, anlatmak istediğin hikayeyle buluşma yolu. Yürürken ondaki dönüşüm heyecan veriyor her defasında, bunu seviyorum.
Evliyim. 29 yıl olacak bu sene Ağustos’ta. Oğlum var 22 yaşında olacak bu sene Ekim’de. O İngiltere’de. Yaratıcı Yazarlık Master’ını tamamlıyor bu sene. Benden çok önde gidiyor, benden sonra gelmiş olmasına rağmen. Onun yolu beni büyütüyor. Onun dönüşmesi, hayata atılması, gideceğini bildiğim yollarda sorunsuz olacağını bilmek, hayatı halledebilecek gücü olduğunu bilmek iyi geliyor. Bazen ama benim küçük oğlum oluyor kısacık bir süre… o da iyi geliyor. Eşim ve ben bir sene önce Almanya’ya taşındık. 2022’nin başında da nüfusu 278 bin kişi olan Wiesbaden’a taşındık. Bir çatı katında 13 yaşında iki köpeğimizle yaşıyoruz. 50’li yaşlarımızın sonunda bu büyük değişim hem zor oldu hem de çok iyi oldu. Günüm köpekleri yürüterek, yemek yaparak, arada bir evi toparlayarak, Sanal Yazı Evi işlerime bakarak, dizi izleyerek, yazı yazarak, okuyarak, bazen de pencere önünde oturup yağmuru izleyerek geçiyor.
Hayat sana 4 ders öğrettiyse ne olurdu onlar?
- Hiç bir şey kalıcı değildir. Olumluysa tadını çıkart, olumsuzsa dersini gör. Hepsi geçer nasıl olsa.
- Ufak şeyleri gör, tanı ve onlara takılma. Onları büyütüp kocaman engeller yaratma.
- Çaresizlik vardır çünkü her şeyi kontrol edemezsin. Hastalık senin kontrolünde olmayabilir. Ölüm senin kontrolünde değildir. Nelerin gerçek çaresizlik olduğunu gör. Onları gerçek olmayan, senin sığındığın yalan çaresizliklerden ayırd etmeyi öğren. Çare olabildiklerine çare ol.
- Bazen susmak, durmak, sadece öyle kalmak gerekir. Dur, dinlen, enerjini yenile.
Neden kendini ifade etmek için yazıyı seçtin?
Hiç bilmiyorum. Uydurmayı severdim hep. Hikayeleri de severdim. Üniversitede okuyarak, hikayeler okuyarak, onları uydurarak dört yıl geçirmek muhteşem bir fikir gibi gelmişti. Edebiyatı seçtim. O eğitimle hangi mesleği yapacağım diye düşünürken, gazeteci olmak zor geldi, reklam yazarlığı samimiyetsiz geldi, yazar olmak içimi ısıttı, havalı da geldi. Belki de kendimi ifade etmek için yazıyı ben seçmedim. Hayatım için seçimler yaparken yazı bana ifade etme imkanı sundu.
Yazıyla ilişkin nedir? Seviyor musunuz birbirinizi?
Ben onu çok seviyorum. O beni seviyor mu bilmiyorum. Ama buluştuğumuzda ikimiz de havamızdaysak zaman akıp gidiyor, çok eğleniyoruz. Bazen birlikte ağlıyoruz, diplere vuruyoruz ama o bile iyi geliyor. Arada küsüyoruz, ayrılmaya karar verdiğimiz çok oldu. Ama yapamıyoruz. Ne o benden ne ben ondan vazgeçemiyoruz.
Neyi anlatmak istiyorsun?
Çok şey anlatmak istiyorum. Bazen de hepsi birbirine bağlanıyor, bazen birbirine dolanıyor ve işin içinden çıkamıyorum. Çoğu zaman hepsini aynı anda söylemek istiyorum, işte o çok fena oluyor. Yavaşlamayı öğreniyorum. Odaklanmayı öğreniyorum. Özünde sanırım derdim şu: Aşık Veysel’in dediği gibi uzun ince bir yoldayız hepimiz. Gidiyoruz gündüz gece. Burası gerçekten iki kapılı bir han. Kalıcı değiliz. Doğrusu yanlışı nedir derdini bırakıp yaşamaya bakalım demek istiyorum. Yaşarken sana iyi gelen neyse, kimseye zarar verme niyetin olmadan onu yaşa demek istiyorum. Girdiğin kapı belli ama çıkış kapısının ne zaman ve hangi şartlarla geleceği hiç belli değil, o yüzden iyi şeyler yap, merhametli ol, kendine ve başkalarına. Madem buradasın tadını çıkart demek istiyorum.
Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın? Ben Fatoş Akın. Öğretmenim. Hangi mesleği yaparsam yapayım, içinde öğretmenlik olacakmış. Öğretmenlik beni terk etmeye kalktığında yakasını bırakmayışım ondan olabilir. Özdeki organik bağımızdan… yazıyla da öyle açıklanamaz organik bir bağım var. Drama lideriyim. Çok önemsediğim için buraya yazmak istiyorum, Yonca’nın peşine takılıp permakültür tasarımcısı da oldum. Mutluluk Kolay bilinçaltı tekniği uygulayıcısıyım, bir de reiki iki… örgü örmeyi seviyorum. Ev işlerinden nefret ediyorum. Yemek konusunda fena değilim fakat tüm bu işlerin mümkünse bizim gibi kadınlar için finanse edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bırakın ben okuyayım, yazayım, öğreneyim, üreteyim, anlatayım, paylaşayım! Kerem’in, Deniz’in, bir de Monet’in annesiyim. Bak, Kerem ve… Devamını oku »
tanıdığıma sevindiklerimden.. ellerine kalemine sağlık akıp gitti..
Kimsin? Sizin gördüğünüz mü yoksa benim bildiğim mi? O zaman önce dış kalıptan başlayayım. Sanki senelerdir bu sorunun sorulmasını beklemişim gibi… Dünya bir toz bulutuydu diye başlamayacağım. Ama yazma, yazma daha çok yazma durumundayım. Bilmiyorum neden. Sorayım sizin vesilenizle Fulya Hülya’ya.. F: Yazıp kayıt oluşturmak mı yoksa yaşlanınca enerjim bittiğinde yaşadığım hayatı hayallerimle yeniden yaşamak mı? H: Yok be canım yeniden okumaya kimsenin ne vakti ne de enerjisi olacaktır. F: Yaşamak adına bir şans daha elde edebilmek mi? Anımsayıp yaptıklarıma, yapamadıklarıma veya aptallıklarıma gülebilmek ya da ağlayabilmek için mi? H: Bilemiyorum, zaman gösterecek. F: Yazıp yazıp tüketecek miyim kendimi, zamanımı,… Devamını oku »
fotoğraf eklememişim… böyle bir tipim, değişik hallerim var işte 🙂
Tam bir Fulya anlatımı. Eline sağlık. Her yazından samimiyet geçiyor. Sorgulayan zihin de öyle. Çıkması önemli yazıların elbette. 1 KG doğup hayata tutunmak da hiç değişmemek de büyük başarı. Yazı paydasında buluşmak seni tanımak zoomlarda rastlaşmak çok güzel. Nice güzel yazı zamanlarına…
Çok teşekkürler Handancığım. sevmene çok sevindim. dolu dolu verimli zamanlarda görüşmek üzere. sevgiler.
Sinirli ve mutluyken karar vermemek.. harika bir hatırlatma. Ellerine sağlık Fulyacığım. Yazarlığını tartışma şeklini çok sevdim. Sevgiler.
sevindim keyif almana. kendime muhalif bir yazı:)
aman sakın atma Fulya ben yazılarını çok seviyorum.
• Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın Merhaba, Eren ben. İki ismim ve iki soyadım var. Yakınlarım bana Erenimo der. Haziranda 45 olacağım. 4 senelik evliyim 3 yaşında bir oğlum var. İşletme okuyup üzerine İnsan Kaynakları Masterı yaparak kendime bir meslek seçmek istedim ama kurumsal hayattan hiç haz etmedim. Kendi işimi yapmaya giriştim. Sevdiğim, işi. Yakın bir arkadaşımla bir çanta markası yarattık, ürettik, büyüttük. Sonra o devam etmek istemedi. Yalnız kaldım, mücadele ettim, patladım. Türkiye’de yaratıcılık gerektiren işlere girişmenin çok riskli olduğunu 10 senenin sonunda kabul ettim. Eski işime freelance olarak geri döndüm. Uzun zamandır Sosyal Uygunluk Danışmanıyım. Amatör olarak da yazıyorum.… Devamını oku »
Fotoğraf eklemeyi unutmuşum:)
Ne güzel bir hayat hikayesi, istikrarlı yazı yazma rutininizi kutluyorum. İnsanı tazeleyen o minik bebeğinizle mutlu bereketli yazı yaşamı diliyorum.
Teşekkür ederim, sıcacık geldi mesajınız 🙂
Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın/ Kimim ben? Lale Yolsel, iş hayatım Ayşe Lale Yolsel bilir beni, hatta kendim olmak için üyesi olduğum Yazarlar Kulübüne de böyle girmişim ya, sonradan fark ettim, zoom toplantılarında bana Ayşe denildiğinde, değiştirdim sonra, Lale Yolsel’im artık. 62 yaşındayım. Mesleğim karışık biraz, üniversite yıllarımda akademisyen olma yolunda iken birden kendimi iş hayatında buldum bir sebeple ve sonra hemen evlendim birde, 20 yaşında evli, başarılı bir iş hayatı başlattım kendime, olmak istediğim miydi zamanı mıydı bu başlangıcın, orası karışık. Erkenden evlenmenin sonu muydu yoksa o dönem karışan iş hayatımın bir sonucu mu henüz cevaplayamasam da ayrıldım eşimden 30… Devamını oku »
Lale Hanım selam, bu isim tek daha güzel dediğiniz gibi. Sizi geç tanıdık 2019 dan beri burdayım ben ama zoomlara yoğun katılımla çok yıllardır tanıyor gibi oluyor insan. İyi ki geldiniz. Bereketli yazı hayatı diliyorum hepimize.
Tebrik ederim, ne içten bir yazmışsınız..
• Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın/ Merhaba. Ben Banu Balaban. 44 yaşındayım ama kendimi nedense hep 27 yaşında hissediyorum. Doğma-büyüme İzmirliyim. Çevre Bilimleri alanında yüksek lisans yapmış bir Gıda Mühendisiyim. Çekirdek ailem 3 kişilik. Eşim, ben ve 12 yaşındaki oğlumuz. Birbirine çok sıkı kenetlenmiş, yan yanayken bile birbirini özleyen ama herkesin kendi özgür alanları olan bir aileyiz. Bolca sevgi, çokça sarılma, içten sohbetler, birlikte pişirilen yemekler, seyahatler, şükürler var hayatımızda. Hayatı tadına vararak yaşamayı seviyoruz. Kendimi bildim bileli kitapları koklayarak okur, kendimce öyküler denemeler şiirler yazar ve bundan müthiş haz alırım. Kurumsal hayatta uzunca bir süre uzak kaldım özgün yazmaktan. Raporlar,… Devamını oku »
Merhaba,
Sizi tanımak ne güzel. “yan yanayken bile birbirini özleyen ama herkesin kendi özgür alanları olan bir aileyiz.” çok güzel bir tanım. Yakın hissettim 45 yaşına girmiş 21 yaşında bir oğlu olan anneyim. Tek çocuk ve böyle bir yakınlıktan sonra o üniversiteye Ankara’ya gidince çok eksik kaldım gibi hissediyorum. Ama hayatın akışı bakalım sonrasında nerede devam edecek. Bebeğimden adama geçişi çok hızlı oldu. 12 çok güzel yaş. Keyifli zamanlar dilerim.
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuza. Siz anneliği erken tatmışsınız, birlikte büyümüşsünüz ana-oğul ne mutlu. Evlatlarımızın hepsi kendi yolunda mutlu-şanslı olsun. Biz anneler eninde sonunda bununla avunmayı öğreneceğiz sanırım. Sevgiler…
Kimsin? Mesleğin/ medeni durumun/ev düzenin/yaşın. Bu günlerde kafam çok karışık. Kimim ben? Düşünemiyorum bile. Yıllarca evinizi ekmeğinizi yaşamınızı paylaştığınız hayat arkadaşınız hastaysa kelimeleri hatırlamakta zorlanır olmanın yanı sıra kendinizi de unutabiliyorsunuz. Bu hengamenin içinde bende Yeşim hocamın hazırladığı soruları flulaşmış zihnimle cevaplamaya çalışacağım. Aslında ömrüm boyunca kim olduğumu kendime hep sordum. Yakınlarım bana Müjgan derler. Bende yetmiş bir yıllık yaşantımda ismimi kanıksadım. Ben Müjganım. Mesleğim hakkında son günlerde genç bir bayanla bayağı uzun bir atışmamız olmuştu. Ben emekliyim desemde o; hayır siz ev kadınısınız demiş, bu iddiasını dakikalarca sürdürmüştü. Ben de bu yakıştırmayı inatla kabullenmemiş, ev kadını benzetmesine direnmiştim. Zihnim… Devamını oku »
Canım Müjgan…
Nasıl özledim bir bilsen.
Mujgan hanım ne güzel anlamışsınız. Çok sevdim. Sevgiler
Canım Müjgan Ablam…
Müjgan Hanımcım çok etkileyici çok mücadeleci ve öğretici bir hayat deneyimi olmuş Bereketli olsun bundan sonrası da gelen günler gidenlerden güzel olsun
Müjgan ismi, eski Türk filmlerinde çarpıcı bir karakterden alıntı değil mi zaten?? Bu ad bile yazılanların eşsiz bir kaynaktan geldiğini hissettiriyor. Gönlüne bereket, eline sağlık sevgili Müjgan. Yazılarını özlemişim. Sevgiler.
Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın/ Şebnem’im, yakınımdakilerin tabiriyle Şebo’yum. Elektronik mühendisiyim. Beş yıl farklı şirketlerde çalıştıktan sonra aynı meslekten eşimle kendi şirketimizi kurduk. Amacımız kendimize meslek edindiğimiz alanda ülkemize katkı sunmaktı. Başımıza gelmedik kalmadı; bir battık biraz çıktık. İş yapmakta bir şey yok insanlarla uğraşmak zor. insanlar olmayınca da kendi başına başarmak zor. Velhasıl denklem zor. Hala sürdürüyoruz, emekli olup keyif aldığımız alanlara vakit ayırmak için can atıyoruz. Ben şanslıyım bir yıldır buralardayım. Yaşım elli dokuz, umurum değil ruhum henüz on sekiz. Otuz beş yıldır aktif iş hayatının içindeyim, karakterimin değişmesine ve oturmasına bir sürü katkısı olmuştur buralarda uğraş vermemin. Yaratıcı… Devamını oku »
Ne güzel yazmışsınız Şebnem Hanımcım siz de yeni zoomcularımızdan olunca kırk yıldır tanıyor gibi hissediyor insan 🙂 Perşembeleri bir başka kursum var ne zamandır gelemiyorum Yonca hoca’ ya da Müge’ye de 🙂 selamlar ve beraberce nice güzel yazılara…
Handancım bu yorumunu görmemişim, özür. diğer arkadaşlarım gibi yorumlarınla bana kattıkların için minnettarım
Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın/ Adım Cemile Koçer. Endüstri Mühendisiyim. Özel sektörde Satınalma Uzmanı olarak görev yapıyorum yaklaşık on sekiz yıldır. Ama sanırım matematik, yazı, resim ve belki de yemek yapmak ile uğraşmak isterim hayatımın geri kalan yıllarında. Bekarım. Yalnız yaşıyorum. Kutu gibi tatlı sade bir evim var. Düzenli olma ve sadeleşme konularında biraz takıntılıyım. Ne kadar az eşya, o kadar yalın ve net hayat demek benim için. Elbette bazen de kolay toz alma ve kolay elektrik süpürgesi demek. Temiz olmayı çok seviyorum ama temizlik yapmayı sevmiyorum sanırım. Yüzümde her yerim kaşınmaya başlıyor toz kelimesini bile duyunca. Ama lavaboları ovmak, bulaşıkları… Devamını oku »
Ah Cemile eline sağlık ne güzel anlatmışsın. Yaş mevzusu beni de çok yoruyor. Şubatta 45 oldum söylemeye dilim varmıyordu 44 dört dörtlük kadınız falan geyikleriyle geçti ama 45 i bile bu gün ilk kez telafuz ediyorum senin yazından tetikle. Ama fark ettim ki 50 yi hatta 55 i geçince herkes bunu mevzu etmekten vazgeçiyor. İnşallah o vakte kadar verimli yaşarız da dönüp bakınca mutlu oluruz. AZ eşya az insan felsefesi güzel insanı azlattım eşyayı azaltamıyorum ve kafamın içi kadar karışık hatıralarla dolu eşyalarla dolu evlerdeyim, Hayırlısı be gülüm diyerek mektubuma son veriyorum:)))
Merhaba Handan, yazının sonunda gülümsettin beni 🙂 hayırlısı tabi evet yaş ile ilgili benzer duygularda oluşumuz rahatlattı beni bir nebze. Yalnız değilim demek ki. Aslında az eşya belki düşünceleri de berraklaştırabilir kimbilir? Ben daha netim mesela hayatımda. Ama benim de endişeli kaygılı düşüncelerim sonsuz. Ya şöyle olursa ya böyle olursalarım…. Hayırlısı diyorum ben de senin gibi.
Sevgiler, Teşekkürler
Kimsin? Mesleğin/medeni durumun/ev düzenin/yaşın/ Aysim ben. Kırktan sonrasını saymadım yaşlarımda ama galiba henüz kırk üçümdeyim. Yıllarca İstanbul’da hem devlet hem de kısa bir süre özel okulda öğretmenlik yaptım. Yaklaşık on sekiz yılın sonunda Türkiye’deki tüm konfor alanıma veda edip buraya taşındım. Neresi burası? Çöl. Yeşillendirilmiş çöl. Beş buçuk yıldır da Birleşik Arap Emirliğinde yaşıyorum. Ev işi yapmaktan nefret ediyorum. Yeni yeni kontrol altına almayı başardığımı sandığım titizlik hastalığımdan galiba kurtuluyorum. Ama her akşam lavaboları ciflemeden rahat edemiyorum. Sadece ekmek, peynir ve domatesle bir ömür yaşanabilecekken neden tencerelerce yemek yapmam gerektiğini düşünüyorum sabahları. Düşünmem bitince soğan doğramaya başlıyorum. Şimdilerde bulaşık makinasını… Devamını oku »
Tanımaktan en çok keyif aldığım insanlardansın. Özel bir kalbin ve enerjin var. Yazıkların ruhumu hep yakalıyor. Yorumların tavsiyelerin hep önemli benim için. “Ev işi yapmaktan nefret ediyorum. Yeni yeni kontrol altına almayı başardığımı sandığım titizlik hastalığımdan galiba kurtuluyorum. Ama her akşam lavaboları ciflemeden rahat edemiyorum. Sadece ekmek, peynir ve domatesle bir ömür yaşanabilecekken neden tencerelerce yemek yapmam gerektiğini düşünüyorum sabahları. Düşünmem bitince soğan doğramaya başlıyorum. Şimdilerde bulaşık makinasını boşaltmayı öğrenen sevgili eşimle iyi geçinebiliyorum. Bazen ışıl ışıl bir insanken bir anda dünyanın sonu gelmişçesine dibe inebiliyorum. Yani benimle yaşamak bence zor. Etrafımdakiler bir şekilde ayak uyduruyorlar.” Ve bu tam tamına… Devamını oku »
Şimdi benim aklıma o lavabolar takıldı da.. gidip temizleyeyim dedim.. hangi temizlik ürünü kullanıyorduk??
Yeşim Hocam hazırladığınız sorular hep kendimce yanıtlamaya çalıştığım sorulardı. O yüzden bir heyecanla yazdım. Yazarken de hem sizden hem de @Silvia Arsebük Arsebük hocamdan öğrendiklerim ışığında arketiplerimin sesini duydum. Kurban, çocuk arketipi gibi. Dolayısıyla onları yazıda nasıl törpüleyeceğimi bilemedim, çünkü bu hisler çok canlı bende. Şimdilik sadece arketiplerimi görebiliyorum. Dilimde ve kalbimde değişim belki zamanla gelecek. Bu nedenle de aşağıda yazdıklarım bu yarı kamusal alanda kalsa iyi olur gibi geldi:) Burada olduğum gibi kabul ediliyorum, bu his iyi geliyor ve rahatça yazabiliyorum. Bu alanı açtığınız için teşekkürler, işte sorulara kalben yanıtlarım: Adım Özge Soylu Bozdağ. Öğretmenim derim ama zor çıkar… Devamını oku »
yazının girişinde yazım hataları olmuş düzelttim, düzeltme butonu çıkınca:)
Özge şahane yazmışsın hayattan öğrendiğin 4 şeyi not aldım. Benim de idrak etmem gereken noktalar. Ve arketipler ah ki ah kurbandan çocuğa salınıp duran içimle baş etme çabaları. :))) Bu bölümü sevdim herkesi tek tek okuyup öğreneceğim çok şey olduğunu fark ettim farklı yollardan farklı acılardan geçip hepimizin aynı paydada yazıda kalp titreştirmesi ne muazzam. Her hikaye ile hayata ve yazıya hayranlığım arttı. Elimize sağlık, yüreğimize yazımıza bereket 🙂
Yorumların çok kıymetli benim için teşekkür ederim. Ben öğrenip çabuk unutuyorum hep hatırlayabilmek dileğiyle. İyi ki sanalyazıevi var, iyi ki yazı arkadaşları var, ortak duyguları paylaşıyoruz. Çok yaşayın.
Bilge ve yaşlı kadınlar ile çocuk kalan yaşlı kadınlar.. daha çok dikkatime çektiğin için teşekkürler.
İlham olsun güzel kaleminizden yeni hikayeler aksın.
Teşekkür ederim Özge, sevgiler