Sıcak

Çok sıcak. Şu an başka bir şey düşünemiyorum. Başka bir şey yazamıyorum. Sıcak beynimi uyuşturuyor, etraf sarıya kesiyor, kuru ot sarısı, saman sarısı. Her şey kupkuru. Onlara inat ben ter içindeyim. Sırtımdan yüzümden, dirseklerimin iç kısmından, dizlerimin arkasından, çenemden aşağısı boynum, ensem, her yerimden ter fışkırıyor. Peçeteler dolusu siliyorum, kurumuyor. Madem kurumuyor gidip iyice ıslatayım her yerimi diyorum. Soğuk bir duş alıyorum. Kurulanmadan çıkıyorum. Damlaya damlaya geziyorum.

Gözlerim kapanıyor. Bedenim kendini kapatmak ister gibi, hadi kapatıyoruz canım, evinize gidin artık, boşaltın buraları diyor bir ses. Gece yarısı olmuş ve ben bir türlü yatamamışım gibiyim, uyuşukluk ve uykusuzluk iç içe geçmiş. Bir ayağımı diğerinin önüne atacak kadar bile enerjim yok. Susuz kalmış olmalıyım, ondan bu uyuşukluk diyorum. Durmadan serin serin bir şeyler içiyorum. Su içiyorum, soda içiyorum, reyhan şerbeti içiyorum. Soğuk kahve yapıp onu içiyorum. İçtikçe daha çok terliyorum, terledikçe içiyorum. Su bidonu gibi hissediyorum kendimi, dağıtıma çıkmış damacana gibiyim yürüdükçe çalkalanıyorum. Deniz tutması gibi bir şey oluyor sonra. Başım dönüyor. Dolanmayı bırakıp oturuyorum. Koltuk çok rahat, ama o kadar teması kaldıracak durumda değilim. Mutfaktaki tabureyi seçiyorum. Dirseklerimi masaya kalçamı tabureye koyuyorum. Çekinerek dokunuyorlar bana, neyse ki masa serin, biraz da sert. Tabureyse ahşap. İkisine de terli bedenimle iz bırakıyorum. Çok memnun değiliz birbirimizden. Yine de aynı evi paylaşıyoruz sonuçta, bir süre idare ediyoruz birbirimizi.

Klimayı açmamakta direniyorum. Esinti çıksın diye bekliyorum. Çıkmıyor. Yapılması gereken işleri öteleye öteleye koskoca bir yığın oluşturuyorum. Sabahtan beri biriken bütün işler evin içinde yığın yığın yükseliyor. Bu yığınları sadece ben görebiliyorum. Yatak odasındaki kirliler, çalışma odasındaki yazı taslakları, buzdolabındaki sebzeler, sanki hepsi oldukları yerden bana bakıyor. Üzerimde bir sürü göz hissediyorum. Serengeti’deki aslanlar gibi, boş boş bakıyorlar. Evin her yeri sapsarı, kupkuru ve sıcak. Sarı sarı bakıyorlar bana.

Fırının saati yanıp sönüyor. Bana saati değil yazmam gereken sözcük sayısını hatırlatıyor. 16:13. Kalk bilgisayarı al bari. İki satır yazıver. Hadi. Çok geridesin.

not: Menapoz günlüğü diye bir şeye başladım galiba, ve korkarım. 

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

Ödemeniz ile ilgili bir sorun olduğunu düşünüyorsanız Ayça Hanım ile iletişime geçebilirsiniz.

0545 552 57 50

✎Bize ulaşabilirsiniz