Ay’a Sordum: Nuray Narbay – Kitap

Kendimi bildim bileli kitaplarla okumayla, olup biterdim. Bu beşer hayatta en kıymetli bulduğum şey bilgiydi. Tüme, aradığıma, ancak bu bilgiyle ulaşabileceğime inanırdım. Bütün kitapları okumak isterdim. Ve hatta hepsini okuyamama, yetişememe endişesiyle aynı anda beş altı kitaba başlar, daha okunmamış kitaplar beklerken, elimdeki listeyle yenilerini almaya giderdim. Bir yandan da yeni okunacaklar listesi hazırlardım. 

Niye böyle yapardım?

Aradığımın tam olarak ne olduğunu bilmemekle birlikte okuduğum kitapların sonunda elde edeceğim farkındalık, bilgi, yol ve yordamla salt gerçeğe ulaşabileceğime inanıyordum. Entelektüel algı, akademik anlayışta beni, bunca yıldır verilen alt ve hatta açık mesajlarla doğruluyordu. Kitaplar tek pusulamdı. Aklın çözemeyeceği, bilginin ortaya çıkaramayacağı hiçbir gerçek yoktu benim için. 

Pozitif bilimin ışığında, psikoloji, sosyoloji, felsefe, mantık, edebiyat, fizik ne varsa anladığım düzeyden, kabım kadar alıyor, onları bir araya koyup, neyi aradığımı sorguluyordum. Aradığım ipucunu, ilhamı, hangi kitabın, hangi öğretinin, hangi akımın, hangi felsefenin, hangi ispatlanmış, ölçülmüş bilginin içinde yattığını, çılgınca araştırıyordum. Ve öyle zamanlar oluyordu ki geldiğim noktada bir kitabı bitirmeden, aradığım şeyin onda olmadığına ikna olup, elimden bırakıp diğerine saldırıyordum. 

İş artık kitap okuma zevkinden çıkmış, aradığı değerli şeyi bulmak için her yeri dağıtan birinin hırsına ve endişesine dönüşmüştü. Aradıkça uzaklaşan, araştırdıklarının içinde kaybolmuş bir haldeydim hatta. Üstelik yıllardır yazıyordum sayfalar dolusu, okuduğum kitaplardaki gerçeği kendi gerçeğimle harmanlayıp bir kitap yazmak istiyordum. Ruhumun arayıp bulduğunu anlattığım, bu buluş halinin hikayesini bekliyordum kendimden. 

Yaşadığım alanın en geniş duvarı boydan boya kütüphaneydi. İkinci sıralar çoktan dolmuş, sehpalar, yazı masamın üstü, başucum, her yer çoğunlukla yarısı okunmuş kitaplarla kaplıydı. Başta, gerçeği arama hırsımla başlayan bu yarım bırakışlar, Okuduğum bunca kitap, beni onları yazanların çok özel insanlar, üst akıllar olduğuna ikna etmişti. Bu inanç her geçen gün daha da büyüyerek beni köşeye sıkıştırıyor ve kendime küstürüyordu. 

Ta ki o gün yazı masama oturmuş, yazmak için açtığım beyaz sayfaya dakikalardır bakarken, Gözüm mabedime doğru ilişti. Işte o an yıllardır aradığım gerçek ile yüz yüze geldim.  

Gözümü dikmiş kitaplara bakıp, onca yazarı düşünürken, birden bütün bu kitapların aslında birilerinin sadece fikri olduğu gerçeğiyle kalakaldım.

Kitapların gözümdeki kutsanmışları bir anda yok oldu. Her şeyi çözenden, bana aradığımı verecek olandan, mutlak doğrudan, biranda kendi aradığını bulanların kaleme aldıkları gerçeğine dönüştüler. Kutsanmışlalar yok olduğu an , yakınlıklarını, cesaret verir hallerini, yazanlarının çabalarını, sancılarını, aslında sadece durdukları yerden kendi gerçeklerine baktıklarını görebildim yavaşça.

Ve o anda bu bilgiyle parmaklarım hareket etmeye başladı klavyenin üstünde. Bu okunmuş değil yaşanmış bir bilişti. Ve fakat bu bilgiyi kavrayabilecek mantığı, felsefeyi, ideayı ancak onları okuyup, takdir edip, anlayıp, kuşkulanıp, tekrar gözden geçirip, deneyip, yanılıp, kendi gerçeğime ulaşma yolunda bulabilmiş ve beni nihayet ana yola çıkarmasına izin vermiştim.

Bu hayata gelip, sadece başkalarının fikirlerini okuyup, öğrenip, kabul edip, sorgulamadan, düşünmeden, kendine en yakın, en mantıklı gelen fikirleri kendininmişçesine çılgınca savunup, birbirine sürekli tekrar edip, tamamen kendine ait tek bir fikir üretmeden, buradan ayrılan insanlardık yaşamın sonunda. Çok az bir yüzde fikir üretiyor geri kalanı bu fikirleri tartışıyordu.

Şu an hiçbir şey için değilse bile, kendi idea mı yaratacak güce sahip olduğum ihtimalini ve/ve ya buna cesaret gösterebilmeyi, dolaylı ve en sağlam yoldan bana anlatan önce kitaplara ve onları yazan akıllara, ruhlara, o cesur insanlara, sonrada ama en değerlisi olduğunu anladığım, sırrını hayatın içindeki denkleme ve insanın ruhuna gizlemiş olan sisteme şükrederim.

Sistem, kendinde bulamadığın hiçbir şeyi, sen de var etmiyor zaten.  Beni aradığım gerçeğime ulaştırmak için, bana bunu bilgi üzerinden deşifre etmesi bir çeşit yardım değilse de, nedir?

Nuray Narbay

Yazıyı Nuray’ın sesinden dinlemek isterseniz aşağıda:

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
2 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Öykü Tekşen
Noble Member
11/05/2020 00:51

Canım Nuray…
“Sistem, kendinde bulamadığın hiçbir şeyi, sende var etmiyor zaten.” nasıl da titredim, bir “oh!” dedim. Kalemine, o duru sesine sağlık (:

Nuray Narbay
Active Member
30/05/2020 22:54

Çok teşekkürler Öykü’cüm.

Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz