Ay’a Sordum: Nuray Narbay – Kıtlık

Salt kötülükten ibaret değiliz tabiki. Ya da bencillikten, vahşi de değiliz büsbütün, ama bu haller, hele de önce başka canları, sonrada dolaylı yoldan kendini kundakladığında, her yer yangın yeri ister istemez.
Belki bu da yine kötücül tarafı insanın genelleme denilen hastalık, hiç iyi bir şey olmuyor değil tabiki, fakat olanın yanında pek cılız kalıyor paydası.
Bildiğin matematik burda fayda etmiyor ne yazık ki, ne kadar toplasan, çıkarsan da, çıkar üzerinden kurulan, yapılan hesap kitap sonunda elde ettiğin iktisad, seni doymuş hissettirmiyor.
Hiçbir şeye ihtiyaç duymamak çizgisine olabildiğince yaklaşma, ihtiyacın olduğunu düşündüğün şeylere gerçekten derinden bakma, sadece madde değil hiç kuşkusuz bu ihtiyaçlar listesi, zaten hiç bir zaman madde değildir ya, doyurulmayan maneviyatın kendini maddeye vurması çok bilindik bir denklemdir aslında. O yüzdendir herkesteki bu kıtlık korkusu, açı görünce başını diğer tarafa çevirişdeki acele.
Ruhu doyurmak meselesi önemli mesele, fakat öyle tersinden işleyen bir manivelası var ki bu bilinmezin, aldıkça değil verdikçe doyuyor günün sonunda.
Hatta bu veriş hiç karşılık beklemeyen, sadece vermenin salt, o saf güzelliği ile olursa.
‘Ruhu doyurmak’ ne mutlu nasıl yapıldığını bilene, yapabilene
Ne güzel söylediniz…Çok teşekkürler.
Okudum,Dinledim, Tekrar okudum,Tekrar Dinledim,negüzel bir yolculuk,mevlana geldi aklıma okurken,sufiler kaleminize sağlık
Çok Teşekkürler Ebru’cum güzel sözlerin için. Şimdi gördüm yazdıklarını. Çok Sevgiler.