Bazen
Bazen içimden şehirler geçiyor. Geceleri ışıkları yanan, bir zamanlar sokaklarında dolaştığım şehirler savuruyor beni. Boşluğa düşüyorum. Dalgalanıyor, duruluyorum. Acıyor canım, adını koyamıyorum. Bir yanım hep eksik, bir şeylerim hep yarım. Trenlere biniyor dağların arasından geçiyorum, sonra bir sahile vuruyorum. Yıldızlara bakarken birisi elimi tutuyor. Dönüyorum, yok oluyor. Saçımı birisi okşuyor, gözlerimi kapatıyorum. Açılıyor içim, dolmuyor, doymuyor. Derin çok derin bir yaranın içinde kayboluyorum. Bazen boğuluyor, nefes alamıyorum. Sonra bir jazz barda zenci bir kadın hüzünlü bir şarkı söylüyor, salınıyorum, salınıyorum…dönüyorum. Bir meydanın ortasında hüzünlü bir ney sesiyle sarmalanıyorum. Yükseliyorum. Acıyor. Esen rüzgar, karanlık hüzünlü geceler, kayıp sokakların yalnız insanları doluyor içime. Bağırıyorum. Deniz dalgalanıyor, gözlerim kapanıyor. Uyuyorum.
“Kayıp sokakların yalnız insanları” nda buldum kendimi… Yalnızlıkla tanıdık bir sokakta, bildik bir mahallede başetmek daha mı kolay? diye bir soru koyuyorum cebime…
‘ Bazen içimden şehirler geçiyor.’
Nefis…Vuruldum…
‘Derin çok derin bir yaranın içinde kayboluyorum’ nerede olduğumu anladım kendi kayboluşumda.
Kayıp sokakların yanlız insanları,hiçlik,boşluk,ılık bir süt,loş bir gece lambası ve tatlı bir ninni armağan etmek istedim,Uyu bebeğim,benim güzel meleğim,kaleminize sağlık,denizin tuzunu saçlarımda,rüzgarı bedenimde hissettim döndüm arkama baktım odamdayım
“Yıldızlara bakarken birisi elimi tutuyor. Dönüyorum, yok oluyor. ”
Ben de gördüm. Çok güzeldi…
hissettim
daha ne ister bir yazar. 🙂