Benzer Olmak

Similia similibus curantur; Homeopatinin kurucusu Dr. Samuel Hahnemann tarafından söylenmiş, “Benzer benzeri iyileştirir” deyiminin Latince ifadesidir.

Hahnemann, yaklaşık 180 yıl önce sıtma tedavisinde iyileştirici özellikleri ile bilinen, chincona ağacının kabuğundan yapılan ilacı kaynatarak bir deney gerçekleştirdi. Sağlıklı olmasına rağmen kaynattığı ilacı içince sıtma semptomları geliştirdiğini gördü.
Bu deney onu, bir hastalığı tedavi etme özelliğine sahip bir ilacı, büyük dozlarda alan sağlıklı bir bireyde aynı zamanda hastalığın semptomlarını da yaratabileceğine inanmasını sağladı.

Aynı şekilde sağlıklı bir bireyde hastalık semptomlarına sebep oluşturabilen maddelerin, hasta bir bireyin benzer rahatsızlıklarında tedavi amaçlı kullanılabileceğini farketti.

Elimize yağ bulaştığında, ana hammaddesi yağ olan sabunla yıkamak, ojeleri asetonun bittiği yerde bir kat daha sürülen oje ile çıkarmak ta aynı mantıkla işler.
Kimya laboratuarlarında benzer benzeri çözer verisi sıkça kullanılır.

Çünkü benzer benzeri anlar, çökmesini sağlar, çözer, iyileştirir, hasta eder, dönüştürür.

Empati ise karşınızdakinin bir benzeri olmaya niyet ettiğinizde çalışmaya başlar. Fiziksel bir tehdit algılamadığınız her yerde kullanabileceğiniz bir remedi gibidir.

Empati sözcüğü , eski Yunanca’dan, patheía sözcüğünden en(+) önekiyle türetilmiştir. Patheía, “hissetme, duyma” anlamına gelir.

Sempati ve empati yaklaşım olarak birbirleri ile çok karıştırılırken günlük hayatın içerisinde çokça kullanılan iki kavramdır.

Bir insana, bir canlıya, bir olaya, bir duyguya sempati duyduğumuzda, özellikle de yaşanan bir çaresizlik karşısında, kendi duygularımız, hislerimiz, yaklaşımlarımız, geçmiş deneyimlerimiz, değer yargılarımız, referans çerçevelerimiz ön plana çıkıverir.

Bir an önce kendimizi anlatmak, fikirlerimizi paylaşmak için hummalı bir hazırlık başlar içimizde. Söylenenlerden çok söyleyeceklerimize odaklanırız. Zamanında açığa çıkarılmamış, yaşanacak fırsat bulunamamış veya verilmemiş hisler, duygular üşüşür kapımıza.

Fikirlerimiz, önerilerimiz, örneklemelerimiz, düşüncelerimiz bazen sorulmadan çıkıverir ağzımızdan.

Bence… ile başlayan cümleler dökülür dudaklarımızdan.

Bir tarafımız, karşımızdakinin bulunduğu durumdan bir an önce kurtulması gerektiğine inanır. Bir an önce iyi olmalıdır, kötü duygunun içinde kalmamalıdır.
Çünkü bilemeyiz bazen biz benzer duygu ile, benzer durum ile nasıl başa çıkacağımızı. Ya da çok iyi bildiklerimizi tek gerçekmiş gibi sıralamaya başlarız.

Ya olayı indirgeriz, ya da yaşayan kişinin bakış açısını. Abartırız hiç olmayacak yerden. Kızarız bazen ne kadar uzattı diye hatta. Daha zorlarının, kötülerinin olduğunu hatırlatma gereği duyarız.

O da bir şey mi… gelir hemen ardından. O değil de… ekleyiveririz peşi sıra.

Neye ihtiyacı olduğunu sorgulamak yerine, bize göre’ler başlar. O an kendi ihtiyacımıza odaklanmanın ötesine geçmeyebilir yürüdüğümüz yollar.

Duymaya, durmaya, düşünmeye, sorgulamaya, sessizce kalmaya ve sadece anlamaya verecek bir şansımız yoktur çoğunlukla.

Oysa İnsan empati gösterebildiğinde benzer olur. Dünyada başka hiç kimse yokmuşcasına, başka hiç bir şey yaşanmıyormuşçasına, yaşam o sırada akmıyormuşçasına, kendimize dair bir fikrimiz yokmuşçasına, dahası kendimiz yokmuşçasına yaşamaya ve dinlemeye geçtiğimiz andır benzer olmak.

Duyarız, görürüz, anlamaya, anlamlandırmaya çalışırız. Farklı yaşamların boşluklarımızdan içeriye geçişi o zaman başlar.

Karşımızdakini okumak, bıraktığı izleri görmek, davranışlarını anlamlandırmak empatinin insana verdiği en tatminkar getirilerindendir.

İnsan anlaşılmadığında kendisini çokça başarısız ve hatta değersiz hissedebilir.

Kişiselleştirmeyle oluşan çeşitli duygular yerini çözümlemeye ve yapılacaklara bırakır. Değersizleşme hissi birlikte iyileşerek aşılabilir.

Anlaşılmak, en çok yaşamak istediğimiz duygusal ihtiyaçlarımızdandır. Koşulsuzca kabul edilme ve ihtiyacımız olan güvenli alanda bulunma halidir.

Tüm bunlarla birlikte potansiyel olarak iyileştirici güce sahip, empati düzeyini arttıran bir başka yolun da kitap okumaktan geçtiği konusunda bir çok fikir var. Bunun üzerine çalışmalar gerçekleştiriliyor.

2013’te Evan Kidd ve Emanuele Castano adlı iki psikolog, edebiyatın empatiyi geliştirip geliştirmediğini görmek adına bir çalışma gerçekleştirdiler.

Her bir deneyde, gelişigüzel seçilmiş bir grup insandan, Ulusal Kitap Ödülü sahiplerinden kısa edebi parçalar okumaları bir gruptan da hiçbir şey okumamaları istendi.
Verilen pasajları okuduktan sonra katılımcıların, kendilerinin ve başkalarının zihinsel durumlarını anlama yetenekleri çeşitli metodlar ile test edildi.
Beyindeki ağların, hikayeleri okudukça güçlü şekilde aktive oldukları, edebi kurguların insan deneyimlerindeki nüans farklılıklarını anlamayı kolaylaştırdığı gözlemlendi.

Her ne kadar okumanın yarattığı empati kısa süreli olsa da, bu duygu düzenli okuyucularda sürekli olabilir.
Hiç şüphesiz kitap okumak empatinin kaynağı olan sinirsel ağların daha işlevsel çalışmasına ve yeni yollar oluşturmasına olanak sağlayacaktır.

İnsan kitap yolu ile de kendisini ve başkalarını daha rahat okuyup empati gösterebilecek hale gelecektir.

Ancak salt kitap okumak, sanatla uğraşmak, felsefeye kafa yormak bizi daha iyi, daha vicdanlı, daha dengede insanlar yapar mı bilmiyorum.

İnsani olgulara hangi şartlarla ve dinamiklerle, nasıl bir açıdan baktığımıza göre bile değişir bu soruların cevapları.

Belki direk bir bağlantısı yoktur ancak kendimizden başlayarak her insanın karmaşık deneyimlerinin olduğu kabulünü ve algılamamızı sağlarken bize eşlik edeceğinden hiç kuşkum yok.

Sadece bir Japon anime ustası ve yönetmen olarak değil, aynı zamanda anime türünün atası olarak da ünlenmiş Hayao Miyazaki’nin dediği gibi;

Nefretten arındırılmış gözlerle görmelisiniz. Kötülüğün iyiliğini ve iyi olandaki kötülüğü görmelisiniz. İki tarafa da söz vermeli, ancak ikisi arasında var olan dengeyi korumak için yemin etmelisiniz.

Seçil Güven Mehmetoğlu

Eylül 2019

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
1 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Reyhan ezgu
Member
20/09/2019 11:43

Similia similibus curantur. Bundandır çoğalmalarımız. Kalemine sağlık Seçil. Yine kucağıma düşüneceğim pek çok şey bıraktın.

Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz