Bizden Biri: Şehnaz Erkan – Yazarın Saçmalama Hakkı

“Üç çeşit yönetim biçimi vardır, anlıyor musunuz: Mutlakiyet, meşrutiyet, cumhuriyet. Bunun dışında hiçbir şey yoktur, varsa da bunlardan birine girer. Dünya basık bir yuvarlaktır ve yerçekimi diye bir kuvvet vardır, anladınız mı?”

Yazma hevesinde olanların iyi bildiği bir durumdur içindeki doğru kelimeleri aramak. Bu arayış halleri sıkıcıdır, yorucudur, insana kendini başarısız hissettirir. Karmakarışık bir oyuncak sepetinin içinde bir LEGO parçası arıyoruzdur ve bazen şans bizden yana olmaz, bulabilmek için bütün sepeti önce boşaltmak zorunda kalırız, sonrasında tek tek toplarken karşımıza çıkmasını umarız o parçanın.

Yazarın saçmalama hakkı dediğimiz şey, bu oyuncak sepetini boşaltma işidir. Zihnimizin kalabalığından doğru kelimeleri sıyırmak için yaptığımız şeydir. Hepsini rastgele de olsa kağıda dökmeden yapılamaz. 

Peki ne olur bunu yaptığımızda? Gelişine saçmaladığımızda yani? Diyelim ki aradığımız kelimeleri de bulamadık. Boşu boşuna kelime, kağıt, mürekkep, enerji mi harcamış oluruz? O yazdıklarımızın hepsi çöp müdür? Yoksa yerlerine yerleşmeyi bekleyen parçalar mıdır belki de?

“Balzac ile Stendhal, büyük romancılarıydı Fransa’nın; kırk iki milyon insanın yaşadığı bu ülkenin bunlar romantik yazarlarıydı. Roman da ikiye ayrılır: Romantik, realist. Balzac realistti diyenlere inanmamak gerekir; asıl realist Zola idi, havagazından zehirlenerek öldü. Balzac da on bin fincan kahveden zehirlendi; borçluydu, benim gibi o da serbest kesimde başarı kazanamamıştı. Kafka da kamu kesiminde başarısız kalmıştı. Balzac’ın her taşındığı evde iki kapı vardı, alacaklılardan kaçmak için.”

Bazen aklımızda hiçbir şey yokken beyaz sayfanın başında otururuz. İlhamın beklemekle gelmediği aşikar. Parmaklarımız kağıdın ya da klavyenin üzerinde hareket etmek zorundadır. İyi fikirler için önden kötülerinin akması şarttır. Başlarız saçmalamaya.

O gün on iki ağustostur, hava sıcaktır, yan komşu tadilat yapmaktadır, geçen yıl sizden aldığı yıldız tornavidayı iade etmemiştir hala. Bunları yazarken bir yandan içimizdeki editör homurdanmaya başlar: Boş yapma! Boş yapıyor olduğumuz hissi canımızı sıkar. Üstelik evdeki herkesi rahatsız etmesinler diye tembihlemiş, arkadaşımızın telefonuna bile cevap vermemişizdir. Herkes bizi hayatımızın eserini ortaya çıkarıyoruz zannediyordur o anda. Gerçekte yazdıklarımıza bakarız bir de: Hava sıcak! Bu.

Mesela ben dün gece bilgisayarımı kapatmadan hemen önce şunu yazmışım: Uzatma kablosu. Bir çeşit köprü, bağlantı noktası. Metro bağlantı durağı gibi. Bir koldan gelip başka yöne sapıyorsun. Elektiriği uzata uzata taşımak. İnsanların bulduğu bir çeşit pratikos çözümos. 

Komik geliyor değil mi? Kelime dolgusundan başka bir şey değil. Ama sonra elime bir kitap aldım ve şu satırları okudum:

“Eski Yunan da iyiydi. Aristo filan vardı, (başka kim vardı?) evet Platon da vardı, onun da bir devlet nazariyesi vardı, bir de Devlet adlı kitabı vardı. (Mektup üniversitesine girmem çok iyi olmuştu. Bir de diploma töreninde bulunabilseydim!?) Felsefe birçok kısma ayrılırsa da aslında bunlar spiritüalizm ve materyalizm olmak üzere iki çeşittir. Birincisinde madde yoktur, ikincisinde vardır. En büyük filozof Kant’tır ve hiç evlenmemiştir. Daha başka büyük filozoflar da vardır: Hegel, Spinoza ve Descartes. Bu sonuncusu her şeyden şüphe ederdi. İki Bacon vardır; Francis Bacon, Fransız değil İngilizdir. Bacon olmasaydı (Hangi Bacon?) bilimlerin gelişmesi geri kalırdı. Kendimden de söz etmeliyim. Ben daha çok spiritüalistleri sever gibiyimdir; fakat bazı romantik görünüşlü insanlara kızıp materyalizmi ve onun bir kolu olan diyalektik materyalizmi savunduğum olmuştur: Tez, antitez, sentez. Ha-ha. Marx, aynı zamanda bir filozoftur. (Bu konu şimdilik yeter.)”

Alıntıladığım eseri mutlaka tanıdınız. Oğuz Atay’ın o muhteşem öyküsünü. Korkuyu Beklerken. Hiçbirimiz kalkıpta Oğuz Atay da amma boş yapmış bu öyküde diyemeyiz herhalde değil mi? Bazen yazar saçmalama hakkını kullandığında işte bu olur. O yazdıklarını daha sonra, çok sonra alır, olağan üstü bir fikirle bütünleştirir ve ortaya harika bir iş çıkarır.

Belki de hayatımızı adadığımız eserin ilk cümlesi bu olacaktır, bilemeyiz. “Hava sıcak.”

sehnazerkan.com

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz