Çığlık atar gibi yazmak
“Böyle…çığlık atar gibi yazmak istiyorum!”
Kitaplar okuru dönüştürür. O kesin. Çoğu zaman o dönüşümü fark etmeyiz. Ne güzel bir hikayeydi deriz, üzerinde belki tartışırız ve sonra yeni bir kitaba geçeriz. Ama bazı kitaplar vardır ki, bitirdiğinizde kendinizdeki farkı hissedersiniz. Belki de dönüştürme gücü doğru zamanda okunmuş olmasıdır, yazarla okur arasındaki köprünün hazır olduğunda belirmesidir. Çoğu zaman o köprü biz oraya varmadan çok önce kurulmuştur da biz okur olarak oraya varmamışızdır.
Okunmamış kitaplar kütüphanesi olanlar bilir, kitaplar tavsiyeyle gelir, kapağını sevdiğimiz için, arka kapak yazısı bizi gıdıkladığı için, bazen de o deli kitap alışveriş günlerinde eve getirdiğimiz yığınla kitap arasında gelir bu dönüştürecek olan kitaplar ve bir gün okunma umuduyla diğer kitapların arasında yerlerini alırlar.
Aylin Balboa’nın “Belki Bir Gün Uçarız” kitabı tavsiyeyle geldi kütüphaneme ve üç yıl beni bekledi. “Altı dakikaları anımsattı,” dedi Arzu tavsiye ederken. “Çok güzel,” dedi Duygu bir ara. Yine de vakti gelmemişti ki, başka yazılara, kitaplara daldım, başka köprülerde dolandım. Zaman geçti.
İlk yazı inzivasını yapmaya hazırlanıyordum. Ayvalık’ta AIMA’ya kapanacak, 15 kadın kitaplarımızı yazmak için kendimize dolu dolu üç gün verecektik. Hep de yazılmaz ya, arada da okumak gerekir diye inzivada inceleyecek, yakın okuma yapacağımız üç kitaptan biriydi “Belki Bir Gün Uçarız.” İtiraf ediyorum, ince diye seçtim. Diğer iki kitap daha kalındı. İnsanların inzivadan önce okuyacak zamanları olsun istedim.
Üç kitabı da okudum. O son okuduğumdu. Zorladı önce. Konsantre olamadım. Yazı güçlü bir yazıydı, dilini çok sevdim. O zaman neden içine giremiyordum? İnziva günü giderek yaklaştıkça kitap bana ben ona bakıyordum. Çantamda taşıyor, cafelerde açıyor sonra okumaktan vazgeçiyordum. Sonunda teslim oldum. Nasıl olsa biraz ilerlersem akar dedim, neticede dili güzeldi.
“Belki Bir Gün Uçarız” akmadı. Beni bir girdabın içine çeker gibi çekti kendine. Nefesim kesildi. Kahkahalarla gülerken içimde kilitli kapıları açtı, beni çırılçıplak bıraktı. Acıyan yerlere soktu. Benim yerime, atamadığım çığlıklarla anlattı hikayesini. Hiç yaşamadığım bir hayatın içinde kendi yaşadıklarıma alan açtı. İnziva’da okunacak tüm kitaplarda yaptığım gibi onu da iki kere okudum. İkinci okumamda sona gelirken, Instagram’da Aylin Balboa’yı buldum ve yazdım. Buluşalım dedik. Bu çığlık insanın içinden nasıl çıkar, nasıl böyle akar duymak istedim. Bu çığlık hiç biter mi? Tükenir mi? Yeni kitaplarda sesini duyurabilecek kadar yazarın nefesi yeter mi? Yeterse, bitmeyen bir çığlık yazarı yorar mı? Bu soruların cevaplarını buluştuğumuzda duymayı umuyorum. Sizinle de paylaşacağım.
Alışılmış kurguları olmayan, hayattan kesitlerle okura kendi çıkarımlarını yapmak için yer açan, hatta mecbur bırakan, bittiğinde ise yaşamda bazı şeylerin sadece “işte böyle” olduğunu hatırlatan bir kitap.
“Belki Bir Gün Uçarız” bir gün ihtiyacım olacak diye mi bana geldi ve sabırla onu göreceğim günü mü bekledi, bilmiyorum. Kontrolün her zaman bizde olmadığı, kararlarımızın hiç bir mantığa sığmadığı, bizden üstün güçlerin, onlar her neyse, bir şekilde bizim için birşeylere yol açtığı fikri bana iyi geliyor. Her şeyi kontrol etme eğilimi olan yanımı sakinleştiriyor. O yüzden inanıyorum ki tam vaktinde göründü bu köprü. Doğrularla büyütülmüş, kibar, nazik, düzgün sözlerle konuşmak için yoğurulmuş, kocaman kahkahalarını, deli çığlıklarını “usturuplu” sunmayı ezberlemiş içimdeki o “iyi kızın” kalemine Aylin Balboa şifası diliyorum.
Yeşim Cimcoz
Kasım 2019
Merak ettim kitabı ne kadar coşkulu anlatmışsınız sondaki şifadan bana da lazım
Çok merak ettim bir hafta sonra alacağım ve hemen okuyacağım. Bir hafta nasıl dayanırım bilmem.
Bir hafta deyip 5 ay sonra elime alışım. Bugün başladım bitirince tekrar yazacağım.
Çok güzel anlatmışsın, “her şeye rağmen belki bir gün uçarız” kafasını hepimiz çok sevdik… Daha da duymak isteri, buluşmanızı heyecanla bekliyorum.. Matrak, derin, gözlemci çok güzel bir kalem, iyi ki tanıştırdın bizi.
Çünkü bence de! Ve insan kendi gibi ve dağınıkken gayet derli toplu, birilerine göre dengesizken dengede yaşar ve yazabilir ve “we don’t need no education” breaking the wall bu kitaba, sana, yazına ve yorumuna en yakışan bi şarkı olabilir 😉 zaten soyadı da BAL VE boa olan bi yazardan insana bunları yapmasından daha doğal ne olabilir.
. ✌
Çığlık atasım geldi
kitabı tekrar okuyasım geldi
dün gece de kafa daki kırıldıklarım başlığı altında her ay yazdığı ile uyudum
Enfes yazmışsın
Bize de keşif ettirdin
Yazıevini çok seviyorum
Çünkü bizi tanıştırıyor kendimiz ile seçtiği yazarları kullanarak ❤️❤️❤️