Corona Günlükleri 2021: Yaprak Karaman

342 Günde Bende Durum Bu

Salondaki yemek masasının üzerine yarı belime kadar uzanmış bir şekilde ‘ evladım 36 da 4 kaç defa var?’ derken irkildim bir anda. Sesim kulağıma yabancı geldi. Aslında yabancı gelen sesim değildi ağzımdan çıkan soru cümlesiydi. Dokuz yaşındaki kızım problem çözerken kendimce süreci hızlandırmaya çabalıyordum. Bana bu durumun bu kadar tuhaf gelmesinin sebebi bugüne kadar ödevini yaptın mı diye bile sormamış olduğum çocuğa, burnunun dibine girerek çöz bakalım demem.

Sorduğum sorunun ne kadar manasız olduğunu fark etmem, aynı anda kızımın ‘anne biz ne ara bu hale geldik?’ demesi ile durup bir nefes almam gerektiğini fark ettim. 

Sahi, ne ara bu hale gelmiştik? Ben hangi ara ödev yaptıran anne olmuştum? Ya da kızım ne ara bu kadar sevmez olmuştu ödev yapmayı? Yemek yapmayı çok seven kocam hangi ara şehrin en iyi hamburger ile lahmacununu aynı anda bu kadar şahane yapabilme bilgisine sahip olmuştu? Nasıl başlamıştı her şey?

Yaklaşık 342 gün önce ülkede ilk vakanın açıklanması, ardından ilk kaybın gelmesi. Okulların yarıyıl tatiline kadar kapalı kalacağı bilgisi. İş mailime düşen dönüşümlü çalışma saatleri.  Aman Tanrım, uzun zamandır beklediğim evde kalmak istiyorum çağrılarım gerçek oluyordu. Benim evde kalma hayallerimin gerçek olması için dünya genelinde bir salgın olması tabii pek hoş olmadı. Yıllar önce de çalışma hayatı beni çok yorunca ne olur iki gün yatayım demiştim de doğalgazdan zehirlenip karı koca yoğun bakımda yatmıştık iki gün. İstemeyi bilmiyorum sanırım. Bu anda annemin hayırlısını iste evladım sözleri geliyor aklıma.  Zira kendisi de yıllar yıllar önce kayınvalidesini evinde misafir ettiği bir dönemde ‘gitsinler ayağımı uzatıp oturacağım’ temennisi sonrası babaannem gidince ayağını kırmak sureti ile uzunca bir süre ayağını uzatıp oturmak zorunda kalmış. Analıkızlı dileklerimizin gerçekleşme kısmı biraz tuhaf yani. 

Ah ne diyordum? Her şey nasıl başlamıştı oradaydım. Bakınız geçici kısa süreli hafıza kayıpları. Sanırım bu yaşanan karantina günlerinin, küresel salgının, karışmaya yer arayan beynime bıraktığı bir hatıra. Arada böyle birkaç saniyeliğine donup kalıyorum. Buzdolabında gördüğüm turuncu, uzunlu kısalı genel olarak kabuklarını temizleyerek pişirdiğim sebzenin adını hatırlamam biraz zaman alıyor. Televizyon kumandasını neden çalışma odasında bıraktığımı çözemiyorum. Saydıkça çoğalan ve yoksa delirmeye mi başladım dedirten durumlar. Neyse ki evde bir tek ben değilim böyle olan, genel bir geçici hafıza kaybı rüzgârı var evde.  Haftanın her günü 9/6 çalışmaya programlı beynim, mesai gibi okul rutini olan evin tatlı cücesi ve beyni çalışmaktan asla vazgeçmeyen beyim, geçtiğimiz mart ayından bu yana yaşanan yavaşlama ve evde kalma hali le biraz karıştık gibi. 

Ne kadar da tatlı başlamıştı bu evde kalma hali. İki hafta evdeydim, sonra bir hafta çalışacaktım. Ay ne güzel uyurdum şimdi ben. Yogaya da başlardım. Okunacak kitaplarla karşılıklı bakışmalarımız daha bir sevgi dolu olmaya başlamıştı, kavuşacaktık birbirimize. Tatlı pembe hayallerim ve ben en fazla bir hafta dayanabildik. 

Vakaların arttığını söyleyen haberler, hayatını kaybeden insanlar, özlediklerimiz. Zaten kayıpla başlamıştı geçen yıl bizim için. Onu çözmeye anlamaya çalışırken üzerine gelen kapanma halleri bir noktadan sonra ‘aaa başlayacağım coronaya haaa’ şekline dönüştü.

Evde sevdiğim iki insan ve canım kedimiz ile olmak değil beni yoran kısmı bu durumun. Aksine o üçlü ile her şekilde yaşarım zaten onlar yanımda diye varım hep. Biz üç insan hep yaşarız birlikte de evimizin kedisi Sherlock’un bıktım sizden gidin artık bakışları bir süre daha devam edecek gibi. Demek istediğim var olan belirsizlik. 

Hayatım boyunca her şeyi bilmek istedim. Çok da meraklı bir tip olduğumdan değil, garantici olduğumdan. Aldığım kitapların sonunu okurum önce. Anlamasam bile son sayfasını yani. Tuhaf bir güven veriyor bana bu durum.  Bilmek, emin olmaya çalışmak. 

Yanına tik atılacak listelerle yaşayan ki çoğu zaman kafamdadır bu listeler, her şeyin saati olduğunu düşünen, başlangıç bitiş saatlerine takılmış, askeri disiplin ile büyüyen ben için bu salgının ne zaman biteceğini bilmiyor olmak hiç geçmeyen bir karın ağrısı gibi. Düzeninin bozulmasından hiç hoşlanmayan, çalışma masasının üzerindeki kalemliğin bile yerini değiştirmeyen bana ‘tatlım hayat sabit değildir, değişir, gelişir, bozulur ya da düzelir ve bu asla senin kontrolünde gerçekleşmez’ diyen evren. 

Evet, anladım sağ ol canım. Anda kalmak, geldiği gibi yaşamak. Bir yıl önceki düzenimi değiştirdim şimdi de ona alıştım. Görüntülü yapılan telefon görüşmelerine hala çok ısınamamakla birlikte eskisi kadar katı değilim, yoga değil ama zumba yaptım çok da keyifli. Karşılıklı bakıştığımız kitapların hepsini okumadanım ama onlara yeni arkadaşlar ekledim. Bir süre yazdım hem de baya iyi yazdım (burada iyi miktar anlamında). Sonra tıkandım kaldım. E hani benim yazmak istediğim romanın ilhamı? Pişirdiğimiz onca hamur işi, yapılan kavanoz kavanoz turşu, tencerelerce kaynayan domatesler gibi ilham da bitiverdi bir anda. Haftalık yazı buluşmalarımız olmasa elim kaleme gitmeyecek gibi sanki. 

Geçen bir yıl içinde öyle kendimi buldum, yeni bir dil öğrendim, atomu tekrar parçaladım gibi durumlarım olmadı. Kendim, zaten kendimdeydim. Sadece şöyle bir farkındalık yaşadım aslında tekrar farkına vardım, insan her duruma alışıyor. 

Benim gibi garantici tipler bile bir süreden sonra ‘peki’ diyebiliyor bu sefer de bilmeyelim bakalım son sayfayı. Sonunu bilmediğim için korkmak yerine keyif almayı deneyeyim bu sefer. 

Yazdıklarım karman çorman, oradan oraya atlamalı farkındayım ama 342. günde ben, böyleyim. Kendi kendimde ama dağınık. Ezberi bozulan herkes kadar şaşkın, kabullenmeyi öğrenmeyi çalışanlar kadar acemi.  Nefes alabildiği için şükran dolu. Hala küçük bir kız çocuğu gibi ama dışı amazon kadınından hallice. Yazı kabilesinin bir ferdi olmaktan gururlu ve mutlu. 

Nerede kalmıştık diye sorup, bir süre cevabı bulamayan. Cevap neydi? Cevap 9’du. Çünkü en başta yemek masasının üzerinde 36’yı 4’e bölüyorduk ☺

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
2 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
ebruguman güman
Active Member
21/02/2021 01:03

Eline sağlık Yaprak,duygularımızın ifadesinin bir kopyası gibi olmuş,okurken seneye corona günlükleri 2022 yi yaşarmıyız diye bir dalga yükseldi,hayat…
Ezberi bozulan herkes kadar şaşkın,kabullenmeyi öğrenmeye çalışanlar kadar acemiyiz, ne güzel bir cümle.Amazon kadınından hallice Yaprak hep yaz,

Yaprak Karaman
Noble Member
22/02/2021 16:17

2022′ de gezip gördüklerimizi yazarız umarım Ebru Hanım 🙂
Çok teşekkür ederim güzel cümlelerinize.

Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz