Deneme: “Kıç/Popo Yazma” Üzerine Mektup
Deneme: “Kıç/Popo Yazma” Üzerine Mektup
Sevgili Sema Hanım’cım,
Geçen hafta, 26 Temmuz perşembe günü akşamı, Sayın Müge Doğan Hanım dersinde yirmi dakika sürede yazdığım öyküde gençlik aşkı Ferruh Bey’e hala âşık olan, unutamayan Selma Hanım tarafından “kıçına” dokunulma vesilesiyle tacize uğradığını düşündüğümüz, Ferruh Bey’e benzeyen, isimsiz adamın öyküsüydü. Sizin de çok yerinde ifade ettiğiniz gibi, “kıç” ifadesinin kullanılmaması konusunda görüşünüzü heyecanla karşıladım. Çok da faydalı buldum. Bu sebeple, açıklama gereksinimi içindeyim. Çünkü “kıç” sözcüğü tarafımca rastgele seçilmemişti.
Konuyu küfür ifadesi düzleminde -eril, dişil, mahalle dili, gibi gibi- değerlendirmek istemiyorum. Daha doğrusu odaklanmak istediğim konu: Biçem üzerinden, konuyu detaylandırmaktır.
Bildiğimiz gibi romanlarda kullanılan çeşitli anlatıcılar bulunabilmektedir. Kimilerinde birden fazla anlatıcı bulunmaktadır, hele postmodern eserlerde çok daha karmaşık bir yapıya dönüşebilmektedir.
Hele, anlatıcı, iç konuşma ve zihin akışı kullanıyorsa kendini ifade etmek için, kimse duymuyordur ve içinden geldiği gibi anlatır. Bu sebeple, meşrebine, alt yapısına, eğitimine, niyetine uygun, konuşma tarzı fark edebilir. Daha küfürlü konuşabilir, kendi başınayken, ama başkası varken asilzade gibi İstanbul ağzı konuşabilir. Bu da, yazıda genel akış üzerinde ciddi bir renklenme ve farklılaşma oluşturmaktadır.
Velhasıl, benim yazdığım öykü parçasına gelirsek, anlatıcı erkek kişi aslında kendi içinde konuşuyordu ve bu sebeple de “kıç” sözcüğünü kullanmaktan çekinmedi.
Bu kullanıma bir örnek, bu ara üstünde çalıştığım, Orhan Pamuk’un yazdığı “Benim Adım Kırmızı” eseridir. Bu romanda 19 anlatıcı vardır ve hepsi tek bir kişi “Meddah” ağzından, iç konuşma şeklinde kendilerini ifade etmektedir. Böyle olunca, eril ifadeli adeta küfüre dönük cinsel sahne betimlemeleri ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan baktığımda yazarın yaklaşımı çok daha kolay anlaşılmaktadır. Kendisinin cinsellik ve kadın yaklaşımının aslında yazdığı anlatıcıya ait olmadığı, Orhan Pamuk’un ustaca bunu ifade etmesinden öte bir durum yoktur. Orhan Pamuk’un ifadesi değildir.
Umarım, durumu ifade edebilmiş, bir katkım olmuştur.
Arz ederim. Saygılarımla,
Öğrenciniz Necdet
Öykülerde sansür uygulamadan farklı bakış açılarıyla yazmanın önemini anlatan bu yazınız için teşekkür ederim. Çok sevdim. Bana iyi geldi.
Kaleminize düşüncenize çalışmanıza sağlık.
Teşekkür ederim. Öğrendiklerimi paylaşmaya çalışıyorum. Hepimiz öğrenciyiz sonuçta. Bu arada, sayenizde yeniden okudum ve bazı hatalar gözüme çarptı. Böylece düzeltme fırsatı oldu. Sağolun.