Dokunma!

Dokunmadan duramam. Konuşurken elim uzanır karşımdakine. Omzuna dokunurum, eline dokunurum, sarılırım. Birisinin acısını omzuna kolumu atarak almak isterim. Yusuf doğduktan sonra Maya Wrap adında bir kumaş parçasına onu sarıp her yere sırtımda, koynumda, kalçamda taşıdım. Yatmadan önce ayaklarına masaj yaptım. Ağladığında, korktuğunda, sevindiğinde sarıldım. Öptüm. 

Dokunmanın bir korku olarak hayatımıza girmesinin üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Hala dokunmak yasak. Öpüşmek, sarılmak yasak. Birisinin hüznüne, acısına, ağrısına elimizi uzatıp dokunarak buradayım, diyemiyoruz. Bir dokunuşla karşımızdakinin öfkeli, mutsuz, mutlu, keyifli olup olmadığını algılarmışız. Bu bilgilere de ulaşamıyoruz artık. Günlerdir interneti tarıyorum. Covid-19 ve onun getirdiği bu ‘sosyal mesafe’ kavramıyla kaybettiğimiz dokunma ihtiyacının yerine ne koyabiliriz diye bakıyorum. Sürüyle makale yazılmış. Hepsi dokunmanın önemini, onun yokluğunda yaşadığımız yoksunluğu ayrıntılı anlatmış. Araştırmalar yapılmış. Sonuç, evet dokunmadan yaşamak olumsuz duygularımızı arttırıyor ve bir çok durumda bizi depresyona kadar götürebiliyor. Dokunduğumuzda salgılanan mutluluk hormonlarından oksitosini salgılayamıyoruz. Oksitosin hatta sarılma hormonu olarak da biliniyor. İnsana o sıcakcık duyguyu veren, aşık olduğumuzu hissettiren hormon. Bir de Serotonin, Dopamin ve Endorfinler var. Makale üstüne makale anlatmış yoksunluğu ama belki de önümüzde dokunmadan yaşayacağımız çok uzun bir süre varken, bu yoksunluğu nasıl karşılayacağımız hakkında “olumlu kalın” “güzel şeyler düşünün” “panik yapmayın” gibi tavsiyelerin ötesine gitmemişler. 

Oturdum düşündüm. Bana bu duygulara benzer duyguları yaşatan nedir diye. Benim listemi sizinle paylaşmak istedim: 

  1. Sabah çok erken saatte köpeklerle yürüyüşe çıkıyorum. Kimsenin henüz sokağa pek çıkmadığı saatlerde, arada maskemi indirip havayı soluyabilmek içimde bir coşku duygusu yaratıyor. Köpekleri izlemek, bizim dertlerimizden bi haber hayatlarının eskisi gibi devam ediyor olması fikri umut veriyor bana. Sabah o erken saatlerde güne kendim için iyi bir şeyler yaparak başlamak günün devamında da beni olmulu ve enerjimi yüksek tutuyor çoğu zaman.
  2. Köpeklere sarılıyorum, onlarla oynuyorum. 
  3. Eşime sık sık sarılıyorum. Bir şey izlerken yanına oturuyorum, elini tutuyorum.
  4. Hayatımda ilk defa telaşsız duş alıyorum. 🙂 Yavaş yavaş, suyun sıcaklığını hissederek, düşüncelerimin ve duygularımın yükünü suya akıtarak. İlk defa hayatımda daha çok kremleniyorum. Yavaş hareketlerle şefkatle kendi eline, ayağına, yüzüne, bedenine dokunmak da oksitosin salgılıyormuş meğer. 
  5. Gülmek için, hatta kahkahalarla gülmek için ortamlar yaratıyorum. Komik bir film izlemek bile olabilir bu. 
  6. Şarkı söylüyorum. Her fırsatta dans ediyorum. Müzik dinliyorum. 
  7. Bana en büyük şefkat duygusunu veren iki şeyden biri yoga oldu. Özellikle restoratif yoga. Bedenimi bırakmak, belli duruşlarla duyguların akmasına izin vermek beni güçlendiriyor. Bedeni esnetmek ise zihnimi ve duygularımı da esnek tutuyor. 
  8. Alakasız gelecek belki de ama göbeğinizde bir sıcak su torbası, üstünüzde bir battaniye ile uzanmak inanılmaz bir huzur, şefkat ve mutluluk veriyor. 
  9. Günde 3 kuru kayısı Serotonini arttırırmış, öyle duydum. 🙂 Onu da yiyorum. 
  10. Günlük tutuyorum. Şık yazılar çıkartma çabası olmadan, yaşadığım olayları yazıyorum, o olayların duygularıma yansımasını kendimi anlatıyorum, bazen geçmiş bir olayla ilişkisini yakalıyor onu yazıyorum. Olayları ve duyguları birbirine ilişkilendirerek yazmanın fiziksel etkilerini biliyorum. Bir de her gün umut, coşku, mutluluk gibi olumlu duyguları yaşatacak bir olay yazmayı hedefliyorum. Arayınca mutlaka buluyor insan. Bazen bu yaşadığım bir şey, bazen gözlemlediğim bir şey bazen de bir kitaptan aldığım bir satır olabiliyor. 

Evet bunlar benim “Hayat Eve Sığar” döneminde kendim için yaptığım ufak dokunuşlardan bazıları. Siz ne yapıyorsunuz? Bizimle paylaşsanıza.

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
4 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Mutlu Soykurt
Member
04/01/2021 19:30

Pandemide en çok boş kalan sınıflar, ofisler ve kantin acıttı içimi. O koskocaman görkemli binalarda gerek sesimizle, gerek bakışımızla, gerek ufacık bir dokunuşumuzla hayata tutunan pek çok hayat vardı, yerini buz gibi bir boşluk aldı…şimdilerde en çok sesimle kucaklıyorum öğrencilerimi, kendilerini evlerinde hissetmeleri için….Yaşlı öğrencileriminse kaygı dolu bakışlarını ancak sesimle sarılarak hafifletebildiğimi umuda dair birşeyler anlattığım zaman hissediyorum ve artık çok daha iyi biliyorum ki insan her türlü sarılabilirmiş sevdiklerine, haydi sen de kapat gözünü…sıcacık, tavşan kanı bir çayı birlikte yudumlayalım, sen başını koy dizlerime, sana masal anlatacağım.

Melike Pehlivan İşler
Noble Member
08/12/2020 15:12

Ben öğretmenim. Biz en rahat yaşayan meslek grubu gibi gözüküyoruz da bu pandemi döneminde. işin aslı vallahi de öyle değil billahi de. Bilgisayara her dakika bakmaktan negatif enerji yüklendik. Whataapptan ses gelecek diye ödümüz kopuyor çünkü orada mesai kavramı yok. Her dakika herkesin bi derdi var. Sen soğan kavururken ya da klozeti domestoslarken kendini e okula girmiş bulabiliyorsun. Eba ya giremiyorum. ebada şu oldu. internet çöktü. Pozitif çocuk çıktı. Sekizler okula gelecekmiş. ders programı, nöbet yapmak lazım. Telefon çalıyor. Excel çalışmıyor. ek ders yetiştireceğim.. Anaokulları açıldı, kapandı, açıldı olmadı bir daha kapandı. Beşler de geldiydi ne oldu .Vakalar arttı. BU… Devamını oku »

Ceren Özyaşar
Trusted Member
20/11/2020 00:43

Yazıyı e-postama düştüğü gün okumuştum, hala etkisindeyim. Haberleri izledikten sonra dönüp bir daha okuyasım geliyor. Ellerime uzun zamandır krem sürmediğimi fark ettim mesela. Elime değen limonun suyu, zeytinyağı derken şöyle bilinçle kendime dokunmayı unutmuşum. Hatırlamak iyi geldi. Teşekkürler Yeşim hocam.

Fatma Altun
Active Member
14/11/2020 22:21

Daha çok gülümsedim İnsanın yavaşlamaya ihtiyacını öğrenmesi çok hızlı ve sert oluyor nedense. Hayatın hengamesi dediğimiz alışılagelmiş koşuşturma içerisinde bir tek nefes alışlarımızı unutmuyoruz. Gerçi onu da doğru ve yeteri kadar almadığımızı duyar olduk son zamanlarda. Şimdi de covid-19 mereti nefessiz bırakacakmış bizi. Güldük geçtik bir çoğumuz belki. Ben gülemedim. Çünkü bir süre önce ölümle sınanmıştım ve ölüm korkusu öyle basite alınacak bir şeymiş gibi yaşanmadı bende. Hayat etrafımda daha hızlı akmaya başladı. Herkesin kahkahasından hıçkırıklarımı duyamadım sandım. Bir anda görünmez olmuştum. Toz bulutuna dönmüştüm. Hastaneler arası mekik dokurken nefes almaya uğradığım her durakta “vah vah, çok da gençmiş. Ne… Devamını oku »

Yazmak istiyorsunuz ama bir türlü başlayamıyorsunuz, Başlasanız da sürdürmekte zorlanıyorsunuz, O zaman bu atölye tam size göre.
Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz