Her şey kontrol altında…aslında
WhatsApp bipliyor. Ardı ardına bipler geliyor. İçimde ufak bir telaş baş gösteriyor. Önümdeki ekranda Gmail sayfası açık. Okunmamış bir sürü mail beni bekliyor. Kahve yapmam gerekiyor. Kahve alırım, sonra gelir oturup çalışmaya başlarım. Daha iyi olur. Mutfağa giderken Instagram’a bakıyorum, 9 mesaj var. O arada Amerika’dan ablam arıyor WhatsApp’dan. Babam, annem iyi mi? Hüseyin mutfağa gelip bir şey söylüyor… Herkes aynı anda konuşuyor. Refleks olarak benimle konuşanlara yanıt veririm. Alışkanlığım, doğru olan bu. Ama herkes aynı anda konuşuyor.
İlkokullarda öğretmenlik yaptığım yıllarda da herkes aynı anda konuşurdu. Onu hatırlıyorum. Bağırmak çocukları susturmazdı. Sakin konuşsam kimse duymazdı. Sessiz kalırdım. Susardım. Öylece dururdum. Nasılsa akşama kadar konuşamayacaklar diye düşünürdüm. Beş dakika sonra, sessizliğimden mi, bakışlarımdan mı bilemiyorum ama odada çıt çıkmazdı. Kaldığımız yerden devam ederdim. Böyle böyle bir süre sonra o beş dakikalar bir dakikaya düşmüştü. Çocuklara dönüp yaptıklarının yanlış olduğu konusunda öğütler vererek laf kalabalığı yaparak daha çok ses çıkartmak yerine sessizlik iyi gelirdi, hepimize. Bazen kontrol etmek için kontrolü bırakmak gerekir.
Herkes aynı anda konuşuyor, Facebook mesajlarında, Instagram mesajlarında, canlı buluşmalarda, email’de, evde, televizyonda WhatsApp’ta ve ben bir an için susuyorum. Sadece ağızımdan çıkan kelimelerde değil, zihnimdeki kelimeleri de susturuyorum. Hemen yanıt verme, çare olma, kendi deneyimimi paylaşma telaşımı park ediyorum. Yaşadıklarıma, duyduklarıma bana hızla gelen tüm konuşmalara şahit oluyorum ve susuyorum.
Triyaj kelimesini yıllar önce tanıdığım bir hemşireden duymuştum. Acil hemşiresiydi. Çok sayıda yaralı bir anda hastanenin aciline getirildiğinde onları üç gruba ayırması gerektiğini anlatmıştı. En çok kan kaybeden, ölmek üzere olanlar ilk sıraya, daha az acil olanlar ikinci, bekleyebilecekler de son sıraya alınır demişti. Sakin kalması gerektiğini, bulgulara bakıp karar vermesi, büyük resme odaklanması gerektiğini söylemişti. Triyaj kelimesini hatırlıyorum.
Triyaj uygulaması hastanelerin acil servis kısımlarına başvuran hastaların, hastalıkları ile ilgili son durumları, hastalık belirtilerinin şiddeti ve hasta durumlarının aciliyeti göz önüne alındığında doktor veya bu konuda acil servis eğitimi almış hastane çalışanları tarafından durum kontrolü yapılarak hastane içinde öncelik belirleme işlemidir. Triyaj çeşitleri; muayene, muayene sonrası tetkikler , yatarak tedaviler ,tıbbı ve cerrahi müdaheleler bakımından öncelik sırasına göre triyaj renklerine ayrılır. Triyaj uygulamasında kullanılan renkler; kırmızı, sarı ve yeşil renklerdir.
Kırmızı Alan: Hastanın hayatının ciddi anlamda tehdit altında olduğu, hızlı bir şekilde aksiyon olarak tedavisine yardımcı olunması gerektiği anlamına gelir. Bu zamanlarda kritik durumu olan hasta hemen kırmızı alana alınır. Hayatı tehlikesi devam etme durumu yüksek olan hasta 10 dakika içinde durum değerlendirilmesi yapılıp acil olarak tedavi edilmesi gerekir.
Sarı Alan: Hayati tehlikesi devam eden, uzuv kaybı riski olabilecek ve önemli derecede morbidite oranı olan durumlarda kullanılan renktir.
Yeşil alan: Hastanın normal bir şekilde hastaneye gelerek acilere ayakta başvurması, genel durumu ile ayakta sağlık tedavisi yapılacak tedavi durumları için kullanılır.
Kan kaybeden nedir sorusuyla bakıyorum tüm konuşanlara. Hissediyorum onları, biliyorum hangilerini öne alacağımı. Öncelikle ben kan kaybediyorum. Kendimi ön sıraya koyuyorum, kahvemi yapıyorum. Pencerenin önünde oturuyorum, telefonum ve bilgisayarım başka bir odada kalıyor. On dakika kuşlara bakıyorum, tomurcukları patlamaya başlayan ağaçların rüzgarda salınmasını izliyorum, denizin rengi bugün turkuvaza dönmüş, parkta köpekler oynaşıyor. Güneş evin içine süzülüyor. Sis yavaş yavaş kalkıyor içimden. Ablamı akşam aramaya karar veriyorum, Sarı alana alıyorum. Acil gözükse de o Amerika’da ben Türkiye’deyim, müdahele ihtimalim düşük. Ayrıca kan kaybı var mı bilmiyorum henüz. Site’de açılmayan bir sayfa var, avukatım bir yazı bekliyor, çamaşırlar makinadan çıkartılıp asılmazsa kokacaklar, onları da Sarı alana alıyorum. Kırmızı alanda kendimi görüyorum, çıkmak üzereyim, aciliyetim geçiyor ama herşeyden önce tuvalete gitmem gerekiyor.
Yeşim
Nisan 2020 – Corona Günlükleri
Çok sevdim bu yazıyı:) 10 ay önce yazılmış, iyiki yazılmış, ben blogu tam anlamıyla yeni keşfetmişim, yeni yeni okuyorum buradaki yazıları. Bendeki kan kaybına dönüp bakıyorum şimdi, uzun süredir pansuman yapıyorum kanayan yere, bir türlü kabuk bağlamıyor:)) Kahvem ve ben bugün deniz kenarında buluşacağız.
Triyaj renklerinin sahipleri acilde sıra beklerken onlara baktım. Acil girişinin kapısının önündeki kahve makinesinden sade bir kahve alıyordum o sırada. Sonra kendi rengime baktım, mavi. Ne işim var dedim, git önce rengini dengele (:
Teşekkürler hocam, yüreğinize sağlık (:
Bu fikir iyi geldi.. Bende geçen gün onceliklendirme yapmalıyım dermiştim. Ama öyle liste falan uğraşamam. Işe yaradida iki üç gündür kendime zaman ayırabiliyorum. Sarıldım