İçin dolduğunda…

Karmaşık duygular yaşıyor olabilirsiniz. Bir öfke duyuyor, suçlu arıyor, bir üzülüyor, sonra başka bir şey olduğunda seviniyor olabilirsiniz. En basit günlük işleri sağlıklı bir şekilde tamamlarken yaşadığınız için veya çocuğunuzun bir davranışına güldüğünüzde suçluluk hissi gelebilir. Bu derin duygu geçişleri bize sürekli inip çıkan bir tahterevalli deymişiz hissi yaşatabilir. Dengemizi kaybetmiş, şaşkın olabiliriz. Tüm bunları da içinde olmadığımız uzaktan şahit olduğumuz depremi ve enkazları takip ederken yaşayabiliriz. Ben doktor ya da terapist değilim ama deneyimlerim ve araştırmalarım bana gösterdi ki bedenin ve zihnin müthiş koruma mekanizmaları var. Acıyı hissetmememizi sağlayabilir, duygularımızı dondurabilir, bizi hayatta tutmak için ne yapması gerekiyorsa onu yapar. Ancak bunları yaşarken biz, duyguları yok etmiyoruz. Bir süreliğine belki park ediyoruz. Görmesek de yaşamasak da oradalar. Araştırmalar bu kadar yoğun duyguları içimizde tutmanın stresinin tansiyon, nabız atışı ve bedensel gerginliği arttırdığını söylüyor. 

Derin ve yakından travma veya kayıp yaşadıysanız kendi başınıza baş etmeye çalışmadan buradaki alıştırmalara başlamadan önce mutlaka uzman bir terapistle bu duygularınızla güvenli bir şekilde çalışmanızın önemli olduğunu bizzat kendi deneyimlerimden biliyorum ve onu öneriyorum.

Burada önereceğim çalışmaların daha çok depreme uzaktan ‘şahit’ olanlar için faydalı olacağına inanıyorum.  Uzakta olsak da, izleyen olsak da tetikleniyoruz ve farklı duyguların yükünü taşıyoruz. Yapılan bir çok araştırma, özellikle televizyon ve sosyal medya üzerinden uzakta yaşanan travmatik bir olayı izlemenin travma sonrası stres bozukluğuna sebep olabileceği sonucuna varmış. Yaşanabilecekleri şöyle açıklamışlar:

Duygularını ifade etme zorluğu
Aşırı korku, anksiyete ve gelecekle ilgili umutsuzluk
Aşırı öfke ve gerginlik
Uyku düzensizliği
Kilo değişimleri, iştahın artması azalması
Normal faaliyetleri yapma konusunda coşkusuz ve keyifsiz olmak
Odaklanma sorunu
Yakınlarınızla ilişkilerde gerginlik
Aşırı yemek, kumar oynamak, alışveriş, içki gibi uyuşturmaya yönelik eylemlerde artış.

Uzmanlar böyle zamanlarda öz bakımın önemini vurguluyor. Daha önce de dediğim gibi burada bizzat doğrudan bir travmanın içinde olan kişiler için değil bu söylediklerim. Normal akışında hayat devam ederken izleyerek, duyarak ortak olduğu, şahit olduğu bir travmayla karşı karşıya olan kişilerden bahsediyorum. Öz bakım fiziksel, duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarınızı da düzenli olarak dikkate almanızdır. Kendi sınırlarınızı bilmenizle ilgilidir. Gerçekçi ve yönetilebilir olması önemlidir. Öz bakım ne olabilir?:

Fiziksel hareket – bir yürüyüş olabilir
Dışavurum ve yaratıcı çalışma – resim, yazı, dans, şarkı söylemek olabilir
Sevdiklerinizle vakit geçirmek olabilir
Kendinizle baş başa kalmak olabilir
Hobilerinizle ilgilenmek olabilir. 

Burada önemli bir noktaya daha değiniyor uzmanlar; travmanın etkilerini hemen hissetmeyebilirsiniz, ne yaşadığınızı anlamanız zaman alabilir, bazen haftalar sonra fark edebilirsiniz. Kendinizi izlemenizi öneriyorlar. 

Ben bugün kendi bildiğim yerden bir şeyler sunmak ve sizlerle yazıyı dayanıklılığınızı arttırmak, yaşadıklarınızın içinde duracak gücü vermek için kullanmakla ilgili bir kaç alıştırma paylaşmak istiyorum. Bana iyi gelir bunlar. Size de iyi gelir, nefes aldırır, alan açar diye umuyorum. 

  1. Yazacağınız alanı daraltmak sınırları belirlemek, korunaklı bir alan yaratmak, o alanda duygularınızı açmanızı kolaylaştırır. Bu dar alan telefon ekranınız olabilir. Telefonun notlar bölümünü açıp her gün oraya yazabilirsiniz. Kalemle ya da klavye ile çalışmadığınız, muhtemelen baş parmaklarınızla yazacağınız için belki de daha önce hiç bu alana bu şekilde yazmadığınız için farklı bir deneyim olacaktır. Dar alan olarak ufak kağıtlara ya da kartlara yazmayı da seçebilirsiniz. Bir A4 kağıdını dört parçaya bölerseniz, dört ayrı ufak kağıdınız olur. O alan küçük olduğundan yazma eylemi de gözünüzde büyümez. Her sabah uyandığınızda ve her akşam yatmadan önce bu seçtiğiniz dar alana sadece zihninize düşen kelimeleri yazabilirsiniz. Kelime geliyorsa kelime yazın, cümleler oluşmaya başlıyorsa ona izin verin. Bir şeyi anlatmaya başlıyorsanız anlatmaya devam edin. Süreç sizin. Sınırınızı neyi ne kadar yapacağınızı siz belirlersiniz. Kendinizi zorlamayın, ne geliyorsa ona izin verin. Küçük kağıtlarla çalışıyorsanız tek bir yüzünü ya da her iki yüzünü kullanabilirsiniz. Bu kağıtları bir zarfta biriktirin. Bir süre öyle biriksinler. Hazır olduğunuzu hissettiğinizde onlara dönüp okuyabilirsiniz isterseniz. İsterseniz yakabilirsiniz. Sonunda çıkan yazılar değil, bu süreçte yazmış olmanız size iyi gelecektir. 
  2. Normalde sol elinizle yazıyorsanız her gün bir de sağ elinizle yazmayı deneyimleyin. Sağ ile yazıyorsanız, sol ile yazmayı deneyin. Ne hissettiğinizi yazmak içinizden gelmiyorsa, kaleminizi normalde kullanmadığınız elinize alıp sayfada dolaştırın. Çizgiler, daireler karalamalar çizin. Bir kelime geliyorsa onu da ekleyin, gelmiyorsa sadece çizgiler bırakın sayfaya. Bittiğinde kağıdı bir kenara bırakın. Kısa bir mola verin. Sonra kağıdınıza dönüp önünüze alın ve bir kaç dakika çizgilerinize bakın. Ne çağrıştırıyor, ne diyor o karalamalar? Düşüncelerinizi günlüğünüze yazın. Farklı bir elle yazmak, dominant olmayan elinizle yazmak duyguları usulca davet eder. 
  3. Bir süre rahatsız edilmeyeceğiniz bir yere geçin mümkünse. Gözlerinizi kapatın. Normal nefes alıp verin. İçinizin biraz durulmasını oturduğunuzu fark etmesini bekleyin. Sonra duyularınıza izin verin. İster geçmişinizden ister o an oturduğunuz yerdeki bir kokuyu alın. Onunla bir süre oturun. Belki bir kaç koku geliyor, izin verin. Sonra gözünüzü açıp yazın. Ne istiyorsanız onu yazabilirsiniz. Bunu tüm duyularınızla çalışarak yapın. Duyulara odaklanmak, ya da nesnelerle de bu çalışmayı yapabilirsiniz, nesnelere odaklanmak, bir şekilde odaklanmak ve bununla gelen yavaşlama içimizdeki panik duygusunu dindirir. 
  4. Sakin, akışkan, sözsüz bir müzik açın. Gözleriniz kapalı ayakta durun ve müziği dinleyin. Oturmak daha iyi geliyorsa oturabilirsiniz. Müziği dinledikçe bedeninize odaklanın. Ne yapmak istiyor? Sağ kolunuz ne istiyor? Sol ayağınız orada durmak istiyor mu? Biraz zaman tanıyın kendinize ve bedeninizin istediği şekilde müzikle hareket edin. İstediğinizde durun ve günlüğünüze yazın. 

Bu şekilde duygulara alan açarak yazdığınızda bir çok tepki verebilirsiniz, ağlama hissi gelebilir, gelirse yazmaya devam edin veya yazdıklarınızı okuyun tekrar, okurken de aralarda durup nefes alın. Böyle yazarken kahkaha da olabilir. Gülüyorsanız, izin verin. Bir şeyler yaşıyoruz ve içinden geçiyoruz. Sizin kontrolünüzde olmadığı hissi sizi boğmasın. Yazmak, yazıya odaklanmak bir nebze de olsa kontrol hissini verir. Odaklanmak bunu verebilir, kendinizi bir kaynak olarak kullanmak, anılarınızda güzel olanlara dönmek yaşananların üstünü örtmez, sadece nefes aldırır. Başka kaynaklarınızı da kullanmayı unutmayın…yürüyüş yapmak, arkadaşlarınızla buluşmak, evinizi temizlemek, yemek pişirmek, yardım edebileceğim birisine yardım etmek (bu komşuma bir çorba pişirmek bile olabilir) sevdiğiniz bir kitabı okumak gibi, bunlar benim için zor günlerimde her zaman kaynaklarım olmuş beni zor duyguların içinden geçirmiştir. 

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
7 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Çiğdem Durkan
Active Member
22/02/2023 12:09

Hepsi aynı yere gitmiyor mu? Delirdim herhalde diye besin takviyesi almaya başladım. Tatlıyla tuzlu, pekmezle portakal, gözümün önünü göreceğim ne varsa indiriyorum mideye. Midesi gibi -enkazlar- şu an devletin. Hepsi aynı yere gitmiyor mu kadın, çocuk, erkek, hayvan… Aşağıda karışıyorlar nasıl olsa. Devlet baba(!) böyle sindiriyor olacak olanları, yut gitsin. Bağırsaktan atarsın zaten. Balon asmışlar enkazın üstüne. Sanatsal anlamda güzel ama neden? Kim astı? Neyi göstermek istiyor? Komik mi? Onu gören diğer çocuklar ne yaptı? İkincil travma cumhuriyeti burası. Kaşımız, gözümüz kanayarak yaşıyoruz her gün. Bir yerden baş çevirsek ötekine rastlıyoruz. Müzisyenler mutsuz. Oyuncular tiyatroda, garsonlar meyhanede, beyaz yaka rapor… Devamını oku »

Çiğdem Durkan
Active Member
21/02/2023 23:04

Bir süredir kayıptım ya da kaybolmak üzereydim sanırım ama bu sefer ip koptu. Canım acıdı mı şimdi bilmiyorum. Acımış olacak. Korkmuş olmalıyım. Kırılmış olmalıyım, bir kırgınlık üzerimde. Hepsi birden konuşunca hangisi ne diyor anlamıyorum ki(duygularım). Kulaklarım uğulduyor ama durmak sürekli düşünmekten belki biraz daha iyi. Bakmaktan, görmekten, duymaktan, hissetmekten bitap düşmüş olacağım. Canım sağ olsun(!) Bu bir uyuşma ve uyuşmanın bir mayası da var sanki. Travma, yazıyla bağı keser demişti hocamız. Yazıyorum ve yazacağım da. Hikayeyle de yani kronolojiyle de bağlantı keser… Kurgu yazacağım. Henüz yazamadığım kurgularım da var önceki ayaklanmalardan, bastırılmalardan, yutkunmalardan. Hayallerimi yazacağım. Açmadıkları tuvalet çukurlarında boğulduklarını neşeyle… Devamını oku »

ŞEBNEM FİLİZ YAPICI
Active Member
14/02/2023 12:58

Bugün sizin yazınızı okuduğumda düşüncelerimin içerisinde kayboldum. Depremden sonra inanılmaz yavaşladım. Akıl tutulması bu olsa gerek. Çaresizlik, büyük ıstırap, acı, mutsuzluk, kızgınlık, öfke…. Sonrasında ayrılamadığım haberlerde kurtulanlar için mutluluk… Bu kadar duygunun aynı anda yaşanması beni yordu. Sözcüklerim tükenir gibi olurken dağın eteklerini düşündüm. Neden bilmiyorum? Nedenini bilmediğim her şey üstüme geliyordu. Buna rağmen söylenen “Hayat devam ediyor” cümlesi anlam bakımında bende durdu. Dün sokaklarda dolanırken yanımdan geçen insanların yüz ifadesini gördüğümde kalben üzüntüleri okuyabiliyordum. Çok zormuş. Çarelerin olupta uygulanamayışı… Umarım bu karanlık bulutların içerisinde ışığı görebilmek için elimizden geleni yapabiliriz. Yazınız hepimize şifa olsun

Zübeyde İzmirli
Active Member
13/02/2023 00:22

Sevgili Yeşim hocam, bugün kitap okurken aklıma geldiniz ve içimde şu cümle yükseldi: İnsanları, sakin kal diyerek sakinleştiremezsiniz, sakin kalarak sakinleştirirsiniz. (Evet, kitap okurken, durduk yere aklıma geliyorsunuz. Kendimi ele verdim.) Yazı için teşekkür ediyorum ve bana bu süreçte en iyi gelenler arasında dersinize katılmak olduğunu belirtmek isterim. Sakin duruş, hayatın – olanlara rağmen, olanlarla beraber – akmaya devam edişi, dirayetli olmanın acıyı hissetmiyor demek olmayışı. Bununla beraber, içimden geçirmiştim, ah şöyle güçlü bir kalemim olsaydı da, şu durmayan bilinç akışımı iyi bir deneme ile ifade edebilseydim. Ve deneme paketine girip, tam da bu mesele üzerine çalışmak gelmişti aklıma. Sevgili… Devamını oku »

Duygu Özsüphandağ
Trusted Member
10/02/2023 17:13

Az önce tam da bu nedenle duygularımı dışlaştırmak, içimi boşaltmak için deneme paketine başlamıştım. Serbest bir şekilde, gelişine yazmaya ihtiyaç duydum. Şu çıktı ortaya: Bir yazıya sorularla başlamak en güzeli. Yazmaya başlarken sorular sorarım kendime hep. Bazen de “Siz sorun, ben yazayım” diyerek bakınırım etrafıma. Sorular ararım. Meraklar ve ilgiler ve hassasiyetler. Hayattan sorular toplarım. Gazete okur musunuz? İnternetten, televizyondan haberleri izler misiniz? O zaman içinize, kendi beninize soru sormaya hacet kalmayabilir bugünlerde. Hayat, soruları sermiştir önünüze. Aklımda fikirler, öfkeler, sorular uçuşurken onları zapt etmem, sıraya sokmam, yazıyla dışarı çıkarmam gerekiyor. Hani psikoloğa gidersin, anlatırsın, anlatırsın, seni dinleyen ve anlayan… Devamını oku »

Canan Gül Özal
Active Member
14/02/2023 07:56
Reply to  Yeşim Cimcoz

Dünyadan kaçmak isteği uyandıran bu günlerde, duygularımızın çok yakın olduğunu farketmek çok iyi geldi, ne güzel yazmışsınız 🙂

Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz