Klima Sesi
Klima uğultusunu farketmez oluyorsun bir süre sonra. Damarında akan kan gibi oluyor. Senin bir parçan. Gece gündüz demeden çalışıyor. Çalışmazsa küf mantarı kaplıyor her yeri. Klimayı kapatma şansın yok.
Yani eğer Dubai’de yaşıyorsan.
Çok sinsi bir organizma küf mantarı, nemle gelişen yerleşen saran.
Hastalık bir nevi.
İnsan öğreniyor.
Bir kere, acemi dönemimizde, açmadan 1 ay uzak kaldık sıcak zamanı evimizden. Her yeri sarmış küf. Yıkanınca, temizleyince geçmiyormuş üstelik bu küf. Her şeyimiz çöp oldu, neyimiz var yok atmak zorunda kaldık.
Öyle öğrendik.
Kaybederek…
Sıcakla, nemle, klimayla yaşamayı öğreniyorsun.
Teşhisi konulan bir hastalıkla yaşamayı öğrenmek gibi.
Şeker hastasısın deniyor, insülin yapmaya alışıyorsun. Şekerini ölçtüğün o parmak nasıl da alışıyor bir süre sonra iğnenin delmesine, hissetmiyorsun acıyı, nasırlaşıyor. Onun gibi.
Sorgulamıyorsun.
Ölçmen gerek. İğneyi batırıp kan damlanı kağıda bandırıp ölçüyorsun, bakıyorsun düşük pompalıyorsun insülini. Pankreas görevi görüyorsun kendi kendine.
Olmayan Pankreas sensin bi şekilde.
Kendine insülin vermek, iğne yapmak nefes almak kadar kolay ve kanıksanmış gerçeğin oluyor. Günün hangi saati, sen o sırada neredesin hiç fark etmiyor. Otururken, televizyon izlerken, yemekte, sohbette… Hayatının parçası hastalık.
Damarında akan kan gibi dedim ya. Öyle.
Klima sesi de öyle.
Ne zaman ki kapanıyor, o zaman fark ediyorsun.
Yokluğu sana varlığını hatırlatıyor.
Evlilik gibi.
Adamı kovdun da evden gitti mi anlıyorsun, varmış.
Gönderdiğin zaman geri çağırmak istiyorsun.
Klima gibi. Kapattığın zaman, sıcak basıyor, dayanamadığın için açıyorsun.
Öyle bir sıcak ve nem mevsimi var ki, klimasız yaşaman imkansız. Gerçeğin bu.
Çam ağacım mesela, bu yazı atlatamadı. 2 yaz dayandı. Cayır cayır yanmış. Her gün sulandı oysa ki. Sizlere ömür.
Kendi iklimi olmayan yerde bir canlıyı yaşatmak, kalbi durmuş bir insanı makinalarla yaşatmaya benziyormuş. Beyin ölümü gerçekleşti derler ve fişini çekmek için aileye dönerler ya.. Öldüğünü bile bile, öldürmek yine sana kalır.
Evlilik gibi, aşk gibi.
Hepsini burada öğrendim anladım.
Klima sesi gibi.
Bir uğultu. Sinsi. Daim. Var. Suni ve gerçek.
Fareler üfleyerek kemirir seni de farkında olmazsın gibi bir korku vardır ya, klima da öyle tatlı üfürerek hasta ediyor seni.
İlişki gibi.
Tatlı tatlı uyuyorsun varlığında. Sabah kalkmışsın ki, hastasın.
Mahkumsun klimaya. Beklemek zorundasın havanın klima kapatılabilir hava olmasını.
Sabır istiyor.
Kabullenmek istiyor. Onunla yaşamak zor olsa da, klima havası bıktırıp insan açık pencerede gerçek hava alarak yaşamak istiyorsa da, onsuz olmadığını da kabul etmekten başka çaren kalmıyor. Çaresizlikten değil, bazen işine yaradığından, kolay olduğundan ve canın alıştığın şeyi çektiğinden tabi.
Lükse alışmak şımarıklık sayılmıyor.
Evlilik gibi.
Sevmiyorum dediğin klimayı aslında çok sevdiğini, sıcaktan kavrulduğunda anlıyorsun.
Takdir ve şükran duygusu gibi.
İlişki böyle bir şey.
İklimini değiştiren bir makina.
İster sıcak, ister soğuk.
Kumandası yanı başında… pilini değiştirmeyi unutma.