Mini Ritüeller
Sabahları erken kalkıyorum bir zamandır. Bundan üç yıl öncesine kadar her sabah 6’da alarm sesiyle uyanırdım. Yusuf’u uyandırırdım, okula hazırlar, kahvaltısını hazırlar, yolcu ederdim. Erken uyanmam gerekmeyen günler olmasını dilerdim. Sonra o üniversiteye gitti. Ev boşaldı. Alışkanlıktan erken kalktım bir süre. Odasının kapısını kapalı tuttum, köpekler giriyor oraya işiyor dedim. Yavaş yavaş daha geç kalkar oldum, hayatın ritimleri değişti. Alıştım.
Bugünlerde yine erken kalkar oldum. Sokağa çıkma yasaklarının bitmesiyle başladı. Köpekleri doyuruyorum şimdi. Sonra çıkıyoruz. Erken saatlerde Moda’nın sokakları sessiz kimsesiz. Maskemi indiriyor hava soluyorum. Müzik dinlerdim eskiden köpekleri yürütürken, dinlemiyorum şimdilerde. Sessizliği, usul usul canlanan çevreyi dinliyorum. Köpekleri izliyorum. Kokluyorlar her şeyi. Bazen birden bire durup öylece kalıyorlar. Haydi dediğimde uykudan uyandırılmış gibi bana bakıp yola devam ediyorlar. Neden durduklarını düşünüyorum bazen. Sabahları denizin üzerinde güneş ışıklar bırakıyor. Köpekleri eve bırakıp, kalemimi defterimi alıp çay bahçesine gidiyorum. Bu da bir süredir hayatıma düzenli olarak girenlerden.
Kimse olmuyor pek çay bahçesinde. Bazen garsonlar bile olmuyor. Üşeniyorlar benim oturduğum uç köşeye gelmeye. Gelirlerse çay içiyorum. Gelmezlerse içmiyorum. Bilgisayar, internet, klavye yok. Sabahları kalemi kağıda götürüp mürekkebin bıraktığı izlerde oluşan kelimeleri cümleleri izliyorum. Bazen akarak geliyor, bazen zorlanıyor ama her sabah o çay bahçesinde oturup yazıyorum.
Ufak şeyler bunlar, mini ritüeller. Hayat hiç bir zaman kontrolümüzde değildi. Biz öyle sandık. Corona ile gelen belirsizlik yakında bir yıldır bizimle olacak. Bize anlatıyor, neyi kontrol edip neyi edemeyeceğimizi. Bu mini ritüellerim beni bu belirsizlikte topraklıyor. Yapabileceklerim bunlar, iyi gelenler. Geçen gün Ayça “içe almakla içe atmak arasında fark var” dedi. Kontrol etmeye çalıştığım her şeyin o belirsizliği içime atmak olduğunu anlıyorum. Şimdilerde gözlemleyerek, bazen kaygılı, bazen coşkulu, bazen de öylesine bir ruh haliyle olanı yazıyorum. Masamdaki çayı, sahilden pata pata geçen balıkçı teknesini, kargaların sesini…Yazdıkça içime alıyorum o belirsizliği ve onunla yaşamayı öğreniyorum. Yazmaya başladığım günden beri her an yanımda olan, sırtımda hissettiğim destek, saçımı okşayan şefkatli el, gerektiğinde bir tokat yazı ve her gün beni şaşırtmaya devam ediyor.
Hızlı hızlı normalleşmek için can atıyor dünya! Hızlı, düşünmeyen kalabalık yavaşça uyansın istiyorum…
Ne güzel hayatta insanin tutup tutunacağı, kendine özel ”sabitler”i olması 🙂 Bugünlerin en değerlileri…
Aynen gözümde canlandı herşey! Harika bir yazı xx
Yeşimmmmmmm özledim
Çoğu zaman kalem-kağıt, yan yana oturduğun, kimi zaman denize, kimi zaman sokaktaki kediye birlikte baktığın, çoğu zaman ise hayata durduğun,hani o hiç konuşmadan anlaştığın dost gibi.
Ne güzel anlatmışsın. Küçük anlarından yine birine sığsam ısınsam, o gün öylece orada kalsam.
Gidip geleyim çay bahçesinde oturalım beraber 🙂
Ne kadar yavaşladık ve ne güzel olduk 🙂
Ne güzelmiş yavaşlamak Tuğçe… önce kaygılandırdı ama içine girince iyi geldi.
Ritüller, çok değerli. Ben de yeni öğretiyorum kendime.
İlham verdiniz
Çok güzel anlatmışsınız. Günlük ritüellerim üzerine bir yazı yazma hevesi yaratttı bende…
En çok sabahları kalem kağıdı götürüp mürekkebin bıraktığı izler kısmını sevdim. Erdek Çay Bahçelerinde kendimi gördüm, ben de izler bırakıp duruyorum sağa sola, bazen deftere, bazen peçetelere, bazen avucuma…Teşekkürler…
ben de izler bırakıp duruyorum sağa sola, bazen deftere, bazen peçetelere, bazen avucuma… ben de buna bayıldım.. canlandı gözümde o izlerden oluşan hayat.
Çok güzel anlatmışsın, ritüeller bana da çok iyi geliyor. Sanki zihnim hizalanıyor, tekrar bana hizmet etmeye başlıyor. Bu aralar hep yetişme telaşındayım, bazen sanıyoruz ki ritüel kocaman olmalı çok doyurmalı oysa dediğin gibi küçücük şeyler nefes aldırmaya yetiyor. Geçen cuma itibariyle öğlen 13:00 okumalarına başladım 3 iş günü oldu, 13’te başlyor 13:30’da bitiriyorum. Beni betadan alfaya hatta tetaya taşıyor, sonra güne devam ediyorum… Kendim için bir şey yapmış olmak, işin içine hayal gücü koymak, o anki yazar dost devam etme gücü veriyor…
Küçük ritüellerin ne kadar kocaman hediyeleri olduğunu keşfetmenin sarhoşlu bu yaşadığım 🙂