Ne zamandı, hangi dersteydi hatırlamıyorum, Sevgili Yeşim Cimcoz çatışmayla ilgili çok güzel bir şey söylemişti. Demişti ki: “Karakterinizi bir ağaca çıkarın ve oradan ne zaman inmeye kalksa ona bir taş atın.”

Bu metafor gözümde öyle canlı ki, bir film izlerken, roman okurken hatta bir tabloya bakarken havada uçuşan taşları görebiliyorum. Ortalığa saçılmış bir sürü taş arasından bana da denk gelmiş olanlar varsa elim onlara gidiyor, alıp dikkatle inceliyorum.

Pierre J. Mejlak’ın Onu Görmeye Gittim (Kalem Kültür, 2018) adlı kitabında yer alan Karga isimli öyküyü çok seviyorum. Becerebilirsem çatışmasını, anladığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım.

Küçük Bir Not: Evet, biliyorum, spoiler olacak ama yazma niyetinde olan insanlar olarak bizlerin, spoiler denen şeyle barışmamız gerektiğine inanıyorum. Bir hikayede aslında neler olduğunu ya da nasıl bittiğini önceden bilmek keyfimizi kaçırmamalı çünkü, yazar gözüyle okumanın başka başka keyifleri vardır. Olmalıdır. Yine de yazının bundan sonrası için, öncelikle öyküyü okumak istemeniz kadar doğal bir şey yoktur elbette.

Katti ve Peter bir seyahatte tanışırlar. İkisi de sıradan insanlardır ama birbirlerine farklı gelirler. Birliktelikleri seyahatlerini heyecanlı kılar, taçlandırır. Çok iyi vakit geçirip, en kısa zamanda yeniden bir araya gelmek üzere ülkelerine/şehirlerine dönerler.

Bir yıl sonra Peter toparlanıp Katti’nin yaşadığı şehre, onun küçücük çatı katı dairesine taşınır. Katti’nin depo olarak kullandığı bir tavan arası bölmesine yerleşir ve hemen iş aramaya koyulur. Altı ay boyunca sağa sola CV göndererek ve Katti ile iyi vakit geçirerek yaşar. Bu arada ilişkilerini de izlemekte ve seyahatten bu yana pek de fazla yol alamadıklarını düşünmektedir. Ancak bunu sorun etmez, birlikteliklerine zaman tanır. Sonuçta her şey yolunda gitmektedir, belki de ilişkinin ilerlemesi “tartışmak ve barışmak” demek değildir diye düşünür. İkisi de uyumlu insanlardır ve seks hâlâ çok iyidir.

İkisinin de evde olduğu bir gün, mutfaktan gelen bir takım sesler duyarlar. Kısa süre sonra, kombinin bacasından içeri bir kuşun girdiğini ve içeride sıkışıp çırpındığını anlarlar. Hava soğuktur, kombi yanmaktadır. Kuşun çırpınışları ve acı dolu ciyaklamaları Katti’yi çok üzmektedir.

Kahramanlarımız sanırım burada ağaca çıkıyorlar.

Peter el becerisi olan biri değildir ancak bu işi halletmek zorunda olduğuna, çünkü böyle işleri erkeklerin halletmeleri gerektiğine inanmaktadır. Peter’ın payına düşen en büyük çatışmanın bu olduğunu düşünüyorum: Kendi kültürü tarafından dayatılan bir erkeklik gururu ve kız arkadaşının evinde işsiz ve vasıfsız olarak yaşaması.

Peter, yapabileceği şeyleri kafasında tartar. Bacayı söküp takabilecek yetenekte olmadığını bilir o nedenle bu seçeneği hemen eler. Kombiyi kapattığında kuş sakinleşmektedir ancak bu çözüm değildir çünkü kuş hâlâ içeridedir, üstelik bir süre sonra ev soğuyacak ve kendileri de üşüyeceklerdir. Ev sahibine telefon etmeyi düşünür fakat Katti’den aldığı numara bir emlakçıya ait çıkar ve emlakçı tatil gününde çalışmamaktadır. Sonra, bacayı bir bıçakla kesip, kuşu kurtarıp, açılan deliği uygun ve sağlam bir bantla kapatmayı önerir. Peter için yapılabilirdir, sonuçta kuş yaşayacaktır ve sevgilisini de etkilemeyi başarmış olacaktır.

Katti bu öneriyi reddeder. Birinci taş. Katti bu boruların çok pahalı olduklarını ve bunu kendisinin ödemek zorunda kalacağını söyler. Hatta epey büyük bir taş!

Burada, Katti’nin belki altı aydır belli etmeden yaşadığı duygu da dışarı çıkmış oluyor ve biz onun çatışmasını da görüyoruz. Eğlenceli bir ilişki karşısında taşımak zorunda olduğu maddi yük.

Bu imkânsız durum, aynı zamanda iyi giden ev hayatlarında karşılaştıkları ilk zorluktur, Katti’nin Peter’a ilk hayır deyişidir. Peter, Katti’nin gerçek yüzünü gördüğünü düşünür ve ilk kez ona karşı öfke duyar. Alet çantasını yerinden çıkarır, bacayı sökmeye girişir. Daha kapağı açar açmaz iki tane kuş tüyü önüne düşer. Kapağın altından aynı zamanda son derece karmaşık bir düzenek çıkar. Peter şimdi kombiyi bozmaktan daha çok korkmaktadır. Yapılacak bir şey olmadığını söyler Katti’ye, kuşa zaman vermeyi teklif eder. İkisi de kendi köşelerine çekilip beklerler. Biraz sonra Peter duşa girmek ister ancak su da ev de soğuktur. Bir başka iri taş. Öfkesi biraz daha genişler, aptal kuşa sövüp gidip kombiyi açar. Amacı kuşu öldürerek bu işi bitirmektir. Kuş çırpınmaya ve ciyaklamaya başlar Katti fenalaşır ve kendini banyoya kapatır. Peter, çaresizlik içinde kombiyi yeniden kapatır ve köşesine döner.

Öykünün buradan sonrası meteor yağmuru gibi.

Bir süre sonra mutfaktan gelen tıkırtıları kontrol etmek üzere gittiğinde Katti’yi kombiyi kurcalarken bulur. Gururu incinir, daha da öfkelenir, Katti’nin göstermeye çalıştığı çözümü görmek istemez ve ona kaba davranır. Dahası işi yapmasına da engel olur.

Gece olur, araları hâlâ bozuktur. Uyuyamazlar. Bir ara kombiden büyük bir gürültü gelir. Koşup bakarlar. Mutfak tezgâhının üzerinde kocaman ve Peter’a son derece çirkin gelen bir karga durmakta tezgâhın üstündeki kırıntıları gagalamaktadır. Ve bu görüntü çözüm konusunda Katti’nin haklılığını da bir şekilde ispatlamaktadır. Peter üste çıkmaya çalışır, kombinin aldığı hasardan dolayı Katti’yi suçlar.

Son olarak peter eline bir battaniye alıp kargayı dışarı çıkarmaya çalışır ama bunu da beceremez ve karganın oradan oraya uçmasına, ortalığı dağıtıp etrafı pisletmesine neden olur. Katti onu beceriksizlikle suçlar açıkça. Şiddetli şekilde kavga ederler ve Katti korkmuş halde ağlayarak kapıyı açıp çıkar. Karşı komşusunun evine sığınır.

Finalde, Peter kafasında, Katti’yi komşuları olan adama başını yaslamış halde sarılırken ve adamı da kendisi için polis çağırırken kurar.

Öyküyü, sadece olaylar üzerinden ya da metaforik olarak iki türlü de okumak mümkün. Nasıl okursak okuyalım, taşların yerleri ve yarattıkları etki değişmiyor. Karakterlerin iç çatışmaları ortaya çıktıktan sonra büyüyüp, silsile halinde başka çatışmaları meydana getirmesi okuma zevkini de eş zamanlı olarak artırıyor.

Sevgiyle.