Samatya

Ben Liseyi Samatya’da Sahakyan Okulu’nda okudum. Yanında Ermeni kilisesi var belki duydunuz biliyorsunuz, belki de gezenleriniz olmuştur. İçinde de bir ayazma vardı eskiden, her Pazartesi sabahı ayazmada bir mum yakmak rutinimiz olmutu. Bugün hala ziyarete açık mı, hatta suyu hala var mı bilmiyorum.

Her gün Bakırköy’den trenle gelir, Samatya’nın küçük tren meydandaki Develi’nin yanındaki dar sokağı geçerek, karşıdaki yokuşu çıkardık.

Kızlar Okula girmeden muhakkak kiliseye girer açık saçlarını toplardı. 

O zamanlar Develi de tanınan bir yer değil basit bir kebapçıydı galiba. Meydanda balıkçı, manav falan vardı bir de sanırım salaş bir meyhane.  Galiba İkinci Bahar dizisi ile bizim meydan ve Samatya biraz daha tanınır oldu. Develi de adisyonlarını bir hayli değiştirdi bu arada.

Sabah yollarda ev kadınları işlerine başlamış olurdu. Pencerelerden çarşaflar silkelenir, kapılar süpürge ile süpürülür, kışın soba kokusuna ekmeğin kokusu karışırdı. Bazı yaşlılar kolunun altında bir yastık,  pencerde  oturur hem gelen gideni seyreder hem de cigarasını tüttürürdü. Her sabah gördüğümüzden günaydınlaştığımız kişilere gülümseyerek tutardık okulun yolunu.

Okulun karşısında bir pastane vardı. Açması yağlı yağlı çok güzeldi arada onlardan alırdık. Başka da bir şey alacak parası yoktu kimsenin. Var mıydı acaba? Bilmezdik. 

Okulumuz tam gündü. Öğlen için herkes evden yemek getirir ve sefertasını ısınması için yemekhanenin lise 1, lise 2 ve lise 3 yazan raflarından kendimize ait olanına koyardık.

Lisenin adı Özel diye geçiyordu ama öyle kolej eğitimi falan almadık, devlet okullarından da daha iyi olduğunu mezun olduktan sonra anladık.

Ortaokulda ismi “Türkçe” olan dersimiz lisede “Edebiyat” dersi oldu. Kompozisyon yazarken giriş, gelişme, sonuç dışında hiçbir şey öğretilmedi bize. Ama şiirde aruz ölçüsü hala aklımda.

Edebiyat hocamız, Tanzimat yazarlarını önemser onların hayatlarını anlatır ama yazmak ile ilgili pek çalıştığımızı hatırlamıyorum. Buna rağmen çoğumuz günlük tutardık. Yıllarca günlük tuttum, sonra onları kimse okumasın diye sakladım. Tabii o dönem bir de mektup yazmak vardı hayatımızda.

Hepimizin hatıra defteri vardı. Kah klasik manilerle kah içimizden geldiğince dile getirerek yazardık, duygularımızı birbirimize. Sayfa illa süslü olmalıydı. Kenarına köşesine ya bir çiçek resmi ya da bir süsleme iliştirirdik muhakkak ki ona olan duygumuzu daha iyi anlatalım arkadaşımıza. 

Bu da  çocukluğumun dışa vurumcu sanatı olsa gerek.

Uzun zamadır yazamıyordum, geçen gün Nazlı Ayça arkadaşım Samatya’yı gezdiğini paylaştığında bir anda çocukluğuma gittim ve döküldüm.

Benim için de yazmak böyle bir şey, duygularımla beraber dile geliyor. Bu yazıyı yazarken, yokuştan okula giderken yolda  gördüğüm kadınların hayatını daha da merak ettim. Belki bir gün misafir olurum onların sabah kahvaltısına, kimbilir…

Sevgiyle kalın
Silvia Arsebük
Ekim 2023/İzmir

0 0 votes
Article Rating
Bildirim al
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Gün :
Saat :
Dakika :
Sn

Hoşgeldin !
Seni Tekrar Aramızda Görmek İstiyoruz

Yazarlar Kulübü
Seni Bekliyor

✎Bize ulaşabilirsiniz