İÇERİDE
Bomboş bir vagondayım. İçerisi sıcak, aydınlık ve sessiz… Birazdan hınca hınç dolacak, insanlar kapıların açılacağını haber veren sesi duyunca trene binecekler, her biri yükünün bir kısmını vagona bırakıp yoluna devam edecek sonra. Duraklar gelip geçecek.
~
Bugün Eylül ün sondan bir evvelki günü, ilk Eylülümü hatırlamıyorum. Nasıl geldim bugüne? Ne zamandı her şey? Nasıl oldu? İnsan doğduğunda kayıp yaşayacağını biliyor değil, öğretilmeyen tek şey, bu dünyaya gelirken kayıplarının olacağı. “En hazırlıksız olacağın, en korumasız kalacağın, en çaresiz durumun o zamanların olacak” demiyor kimse ya da hiç bir şey. O şey her neyse artık.
Ki bu bir deneyimse, çok acı, kanatıyor. Yalnızlığı okkalı bir şamar gibi yüzüne çarpıyor. İllüzyon olamayacak kadar gerçek, hileli bir gösteri. Tekinsiz zeminler üzerinde koşarken düşebileceğin çatallı, çamurlu yolların açtığı kabuk bağlamayan yaralar var üzerimde.
~
Sonra mı? Sonra yazmaya başladım. Yalnızken, boşluklara bakarken, baş etmeye çalışırken. Yazdım, yazdım aralıksız. Kusar gibi. Bitmedi ki, durulayım. “Acı var Rocky, acı var…” Kabuk ince, sinsi, kırmızı, biraz salsam kendimi kanayacak yeniden, yerlerinden kopacak kabuklar, her yer kırmızı olacak. Güvensiz ve hala tazeler.
~
Zaman işte ne güzel oynuyor bizimle, tam şu an bırakmak istiyorum, gitmek istiyorum, denizin üzerinde yürümek istiyorum özgür olmak için.
Kilidi açamıyorum, sadece içerideyim, hep içerideyim ve boş vagona bakıyorum. Üç dakika sonra uyarı sesleri çalacak, mekanik kadının sesi anons yapacak, kapılar açılacak, insanlar içeri doluşacak. Nefesleriyle yüklerini bırakacaklar havaya. Hava yükselecek, tavana, duvarlara, reklam panolarına doğru. Bir kadın, üzerinde “her şey güzel olacak, siz yeter ki bıdı bıdı” yazan reklam panosuna nefesini bırakacak.
Bir adam Volkswagen ‘in yeni modelinde takılıp kalacak, bir çocuk annesinin elinde yapışıp simit istediğini tekrarlayıp duracak. Boynuz kadar büyük kulaklığıyla genç bir kız, Imagine Dragons’u dinlerken kimseye bakmayacak. Yüzler hep aynı, kayıtsız, solgun, durgun, bakışlar içe dönmüş, dudaklar hiç açılmayacak gibi. Vagondaki neon lambalar alı mor, sarıyı kirli, maviyi solgun gösteriyor, yolcular gibi.
Tıkır tıkır ritmik sesler bitmezken duraklar geçecek, mekanik kadın konuşacak yine, uyarı mesajları tekrarlanacak, kapılar açılıp kapanacak. İnsanlar trene binip, trenden inerken yüklerini bırakacaklar havaya. Havada asılı kalan o karmaşa, trenin yeni yolcularını bekleyecek, daha da yoğunlaşmak için. Gece zor geçecek, önce yorgun tren dinleneceği perona girecek, makinist ışıkları söndürecek, günün kargaşası geçip, karanlık içeriyi soğutunca keskin bir sessizliğe bırakacak yerini. Günden kalanlar ağır kokular olacak sadece.
Ben köşemde yine boşluğa bakacağım, sessizliği dinledikçe, karanlığa alışacak gözlerim. Gün yükselene kadar susacağım.
Yazarken dinlediğim:
Imagine Dragons/Sharks
29.09.2022
Yine okumak, dönüp okumak… Her seferinde bir başka pencere açacak içerimde. Yazın bir mihenk bende ve sanırım -eminim- okuyanlarda.
Marmaray artık o eski Marmaray değil: NYÖM (Nur’un yazısından önce Marmaray) ve NYSM (Nur’un yazısından sonra Marmaray)
İçerine sağlık Nurcum.
Sevgili editörümüz, canım Behiyecim, ne güzel bunları senden duymak. Teşekkür ediyorum.